Üç gün önce (28 Ağustos) Amerika’nın önde gelen dijital medya kuruluşlarından Huffington Post’ta Türkiye’yi ilgilendiren bir yazı yayımlandı.

“Orta Doğu’nun Yalnız Adamı” başlığını taşıyan yazı Stanley Weiss imzasını taşıyor ve Türkiye’yi yakından ilgilendiren bazı bilgi ve iddialarla dolu. (Weiss bu başlığı Radikal Gazetesi’nden aldığını belirtiyor.)

“Suriye yanarsa Türkiye de yanar!” iddiası bu yazıda yer alıyor ve kaynak olarak Globalleşme İçin Araştırmalar adlı strateji kuruluşu gösteriliyor.

Eğer normal bir ülkede yaşasaydık bu yazının çevirisi bütün gazetelerimizde yayımlanırdı. Çünkü içeriğinde, Suriye politikamızın yanlışlığından düşen/düşürülen uçağımıza, Orta Doğu’da yalnızlaşmamızdan riskli Kürt siyasetimize kadar, bizi bire bir ilgilendiren konular ele alınıyordu.

Ama normal bir ülkede olmadığımız için yazı basınımıza yansımadı. (En azından geniş bir biçimde yansımadı, çünkü ben hiçbir yerde görmedim.)

***


Yazının tamamını burada veremem ama size birkaç başlık ve bölüm aktarayım:

Yazarın tespitine göre Türkiye’de, Çin ve İran’dakilerin toplamından daha fazla sayıda gazeteci hapiste. Güçlendirilmiş özel mahkemeler yurttaşları, hiçbir delile dayanmayan ve savunma hakkı tanımayan bir biçimde tutukluyor. İki öğrenci, bir gösteride “parasız eğitim” isteyen pankart taşıdıkları için sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sadece 2008’den beri Türkiye aleyhine 20 bin şikâyet dosyası bekliyor.

***


Yazıda, The Economist tarafından “Otoriter bir rejim kurmak amacıyla yasal yapı oluşturmakla” suçlanan Putin ve Türkiye Başbakanı mukayese ediliyor. Her ikisinin de benzer politikalar yürüttüğü iddia ediliyor.

Bizde de çok konuşulan; “Sıfır Sorun” hedefi ve bugün gelinen nokta ele alınıyor. Türkiye’nin Rusya, İran, Irak, Suriye, Mısır, İsrail ve Ermenistan’la yaşadığı sorunlar gündeme getiriliyor.

Ve yazı şu cümlelerle son buluyor: “Atatürk’ün genç bir subay olarak büyük gücünü ilk kez kanıtladığı Suriye, yüz yıl sonra Türkiye Başbakanı için en büyük zaaf noktası. Bu gidişin, Türkiye ve Amerika açısından nereye varacağını hiç kimse bilemez.”

***

Bu yazıdaki iddiaların doğruluğunu ve yazarın haklı çıkıp çıkmadığını birkaç aya kadar anlarız.

Ben şimdilik kayda geçmesini ve üzerinde düşünülmesini istedim.