Çok duygusal bir film seyrettim. Aslında ikinci seyredişim. Böyle kalbinin üzerine oturan bir konusu var. Hatta hikayenin kahramanı olan karısını kaybetmiş olan adam, oğlu ile birlikte yaşayan kadın ve onun çılgın oğlu, filmi seyrederken sizin zihniniz ile kalbiniz arasında gezinip duruyorlar. Neşeleri, kederleri ve dert edindikleri şeyler yüzünden onları sarıp sarmala arzusu, ihtiyacı hissediyor insan. Bu duygusallık arasında düşünmeyi de ihmal etmiyorsunuz. Lan diyorsunuz, benim hayatımda da böyle saçmalıklar var; ruhumu sıkan ama mecburmuşum gibi kendime görev edindiğim, hayatımda her şeyin önüne geçirdiğim bir sürü saçmalık. Sonra lan diyorsun, ben de mi bugüne kadar inşa ettiğim her şeyi yıksam ve yeniden kursam; gönlümce, içimin çektiği gibi yeniden inşa etsem.

İnsan tercihleriyle genlerini bile değiştirebilirmiş aslında.

Neden değiştirmesin ki içinde boğulduğu sikindirik hayatını?

Neyse çok uzattım filmin orijinal adı Demolition. Bizimkiler Yeniden Başla diye adlandırmışlar. Yönetmeni yakınlarda kalp krizi geçirip vefat etmiş olan Jean-Marc Vallée. Film 2015 yapımı, yönetmen birçok önemli diziye de imzasını atmış.

Yeniden Başla filminde bir adam karısı ile trafikte giderken birden onlara bir araba çarpıyor ve karısı ölüyor.

Adam hastanede karısının öldüğü haberini aldığı zaman hastane koridorundaki makineden fıstıklı çikolata almak istiyor. Fakat otomat ona vermiyor istediği şeyi. O da oturup bir mektup yazıyor makinenin sahibi olan firmaya.

Sevgili Champion Otomat Şirketi diyor, paramı ödeyip düğmeye bastım, fıstıklı çikolata almak istedim fakat vermedi sizin makine, üstelik beş dakika önce karım ölmüştü. Bu durum beni çok üzdü.

Uzun bir mektup yazıyor. Hiç kimseye anlatmadığı duygularını yazıyor mektupta. Sadece bir mektupla sınırlı kalmıyor, daha sonra da ne zaman bunalsa bir mektup daha yazıyor şirkete.

Sonunda insan kaynaklarındaki kadın ağlayarak okuduğu mektuplara cevap vermeye karar veriyor.

Bu sırada adam kayınpederi ile birlikte çalıştığı şirketten kayınpederinin isteği üzerine uzaklaştırılıyor. Biraz dinlen, toparlan diyorlar adama.

Adam bu sırada ev yıkan birilerine rastlıyor, onlarla çalışmak istediğini söylüyor. Çalışanlar, yürü git lan, kafan mı güzel diyorlar. Ama bakıyorlar adam ciddi, üstelik onlara çalışmak için bir de para teklif ediyor. Kabul ediyorlar.

Karısı ölen adam öfkeyle duvarları yıkmaya başlıyor. Kimse onun hızına yetişemiyor. Bir gün kendisine zarar verecek bir kaza yapınca, başımıza dert açacak bu deyip, kovuyorlar adamı.

O da evine gidiyor evinin duvarları kırıyor. Evdeki eşyaları kırıyor. İnsan kaynaklarında çalışan kadının ergen oğlu da ona yardım ediyor. Evi darmaduman ediyorlar.

Adam işe giderken her gün karşılaştığı adama içini açıyor. Karım öldü, diyor. Ama hiç üzülemiyorum onun için, aslında karımı sevmiyorum diyor.

Karısını kaybeden adam hayatının içinde bir yırtık oluşunca, köşelere çekilip ağlamayı beceremiyor ama aslında içinde tıkanıp kalmış olan duyguların sel gibi akmasına izin veriyor.

O duygular hiç yaşamasak da hepimize tanıdık geldiğinden midir nedir? Seyretmesi çok zevkli oluyor.

Bu film hakkında daha önce yazmış olabilirim. Ama yeniden yazmak istedim. Madem inşa ettiklerimi söküp dağıtamıyorum, bari yazma zevkinden kendimi mahrum etmeyeyim dedim.

Umarım siz de okurken azıcık da olsa mutlu olmuşsunuzdur.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.