Amerikan dizi sektörü de bizim gibi konu sıkıntısı çekiyor anlaşılan, onlar da Kore yapımı dizilerden uyarlama yapmaya başlamışlar. Çok muhteşem bir şey değil ama ben sonuna kadar seyrettim. Çünkü polisiye dizileri seviyorum bir de konusu düşündürücüydü.

“Tanrının Hediyesi 14 Gün” dizisinden uyarlanan “Somewhere Between”de bir anne savcı kocası yüzünden kaçırılıp öldürülen küçük kızının acısına dayanamayıp kendini öldürüyor. Savcıya kızıp kızını kaçıran adamlar diyor ki sen şehrimizde idamı onaylıyorsun peki senin kızının hayatı söz konusu olunca ölüm karşısında bu kadar soğukkanlı olabilecek misin?

Asıl amaçları bu kadar ulvi değil tabii.

Dünyanın her yerinde bütün iyilik ve kötülüklerin başını aslında insanların yaşamına şekil vermek isteyen ve bundan kazanç sağlamayı uman insanlar tutmuş.

Yani elmanın ağaçtan düşmesi dalın ağırlığını artık kaldıramadığı için değil mutlaka insanlığın ya da düşürenin menfaatine bir sebebi olduğu için.

Dizimize dönersek, savcı ve televizyon yapımcısı karısının mutlu bir yaşamları var. İkisi de mesleklerinde başarılı, akıllı küçük kızları da hayatından memnun. Ama meğerse hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş.

Bir kere adam karısının en yakın arkadaşı ve yardımcısı olan kadınla yatıyor. Onu hamile bırakmış sonra da çocuğunu aldırması için baskı yapmış, kadın o yüzden çok kızgın. Evlerine gidip ailenin orta yerinde kendi kafasına sıkmak istiyor, sanki ailenin işlerine yeterince limon sıkmamış gibi.

Adam aynı zamanda çok hırslı, valiye şantaj yapmış zamanında gelecekte senatoya girmek için.

Bir kere karanlık yana geçince o insanlardan kirli şeyler istemiş ondan biraz daha kire bulanmasını istemişler kendileri temiz görünsün diye. Böylece kötülüğe bulanmış gitmiş işte.

Bu arada sakın herkesi iyi ya kötü diye ayırdığımı sanmayın yani ben değil hikayenin senaristi öyle yapmamış.

Mesela küçük kızı kaçıran temiz suratlı bir oğlan var. Kastı yanlış yapmışlar bence. Oğlan yakışıklı hiç öyle kız kaçıran tipi yok.

Zaten küçük kızla öyle güzel anlaşıyorlar ki utanmasalar birlikte oyun oynayacaklar.

Zaten kız kendisini kaçıranı tarif ederken, kötü biri değil sadece çok üzgün diyor.

Haklı da.

Yaşadıkları şehirde idam edilmeyi bekleyen 76 idam mahkumu insan var. En üst sırada ise zekası normalden düşük suçunu itiraf eden ancak suçu çok tartışılan bir mahkum var. Erkek kardeşi polis olan bu adam polis kardeşinin nişanlısını öldürmekle suçlanıyor. Öz kardeşi bile buna inanıyor. Bir tek annesi oğlunun suçsuz olduğuna inanıyor ve 10 sene oğlunun suçsuzluğunu kanıtlamak için bir dedektif gibi çalışmış.

Şehirde bir seri katil kadınları öldürmeye başlayınca insanlar idam istiyoruz diyorlar. İdam cezası geri gelsin, vali de bu isteği onaylıyor ve değim gibi ilk sıradaki kişi bu masum adam.

10 bölümlük dizide karışık bir ağ var, herkes birbirine işlediği günahlardan bağlı.

Bir de masum halkalar var.

İşte o masum halkalar doğaüstü çaba harcıyorlar sevdiklerinin hayatını kurtarmak, hayatlarını iyileştirmek için.

Anne kızının hayatını kurtarmak için mücadele ediyor.

Bir kardeş de idam edilecek olan ağabeyini kurtarmak için mücadele veriyor.

Bu iki insan suyun altında karşılaşıyor. Anne kızının ölümüne dayanamadığı için intihar ediyor, polis kardeş ise nişanlısı öldürüldükten sonra daha bir içkiye vurmuş kendini, meslekten atılma sebebi de o, yine içki yüzünden evli bir kadının yatağında uyandığı için kocası tarafın ayaklarına tuğla bağlanıp aynı suya atılıyor.

Polis kadını suyun kıyısına çıkarıyor ve sonra zamanda bir sekme oluyor kızının ölmediği bir güne uyanıyor. O günden sonra da geri gittiği tarihten kızının öleceği tarihe kadar herkesi karşısına alıp önce idamlara sebep seri katili durduruyor sonra olaylar çorap söküğü gibi çözülüyor.

Meğer tüm bu cinayetlerin sebebi bir annenin çocuğunu hapis yatmasın diye korumak istemesi yüzündenmiş.

Sarhoş olup cinayet işleyen oğlunun hapse girmemesi için kadın, küçük bir çocuğu öldürmeyi bile göze alıyor.

En son kendi katil oğluna küçük kızın annesi silah doğrulttuğunda, o da küçük kızı, köprünün demirlerine oturtmuş suya atmakla tehdit ediyor annesini.

Ve diyor ki beni anlarsın. İkimiz de aynı durumdayız sen de kızının ölmesini istemezsin, ben de oğlumun ölmesini istemiyorum.

Kadın diyor ki benim kızım cinayet işlemedi, işlese onu adalete teslim ederdim.

İki anne çocuklarını kurtarmak için kendi meşreplerince savaşıyorlar. Sonuçta kazanan adalet değil kişilerin yaptıkları seçimler oluyor. Doğa da elbet seyirci kalmıyor. Yani o da meşrebince davranıyor.

Suya düşen ıslanıyor, ciğeri kuvvetli olan boğulmadan suyun yüzüne çıkıyor. Nefes problemi olanı su geri vermiyor.

Yine polisiye olan ve 2 sezonunda da anne çocuk bağını konu alan bir diğer dizi de Sinner /Günahkar dizisi.

1. Sezonda Cora adlı bir kadının hikayesi işleniyor. Cora baskıcı bir kayınvalide, anne kuzusu bir koca gölgesinde oğlunu yetiştirmeye çalışan bir kadın.

Kocanın annesi şu oğlunu doğurduktan sonra kadın olduğunu keşfeden annelerden.

Kadınlar sevişken kimliklerini karşı cinsin üzerinden yatakta fark edemeden çocuk doğurup anne yanlarında sıkışıp kalırlarsa, ergen çocuğun bedeni ile duyguları arasında sıkışıp kalması gibi oğullarına ne hissedeceğini şaşıran varlıklar haline gelirler.

Cinselliğini özgürce yaşayamayan toplumlarda böyle şaşkın oğluna, kocası mı yoksa çocuğu gibi mi davransın şaşıran, oğlunun yatağına giren her kadını kendine düşman ilan eden annelerin olma sebebi cinsel kimliklerini çocuk doğurarak fark etmiş olmalarıdır.

Her neyse bizim konumuz Cora, onun da manyak bir annesi var.

Cora 4 yaşına geldiğinde yeni bir kardeşi oluyor. Kan kanseri galiba, doktorlar yaşamaz diyorlar.

Annesi Cora’yı yanına çağırıyor; bebek kucağında, bak çocuğum diyor sana hamile kaldığımda sen üç bebek kadar gücümü aldın benden, senin yüzünden böyle hasta bir kardeşin doğdu. O yüzden ölmemesi için her gün tanrıdan özür dileyecek ve dua edeceksin.

Tüm manyak anneler gibi kızına bir sürü işkence ediyor.

Cora küçük yaştan itibaren annesi istediği için babası ile aynı odada yatıyor.

Cora ve kız kardeşi bu annenin yanında yine de yaşama sevinçlerini hiç elden bırakmıyorlar. Evden kaçmayı başka bir yerde yaşamayı hayal ediyorlar.

Hasta olan kardeşi cinselliği merak ediyor. Ablasına seviştiği erkekleri ve sevişme anını anlatmasını istiyor. Abla da hiç itiraz etmiyor.

Tüm bu kötü geçmişinden, ailesinden bahsetmiyor kocasına Cora, ama bir gün sahilde kocası ve oğlu ile güneşlenirken, karşısında sevgilisiyle oynaşan bir adam ve çalan müzik sinirini bozuyor. O sıra oğluna armut soyuyor bıçakla. Ama birden kalkıyor sevgilisiyle oynaşıp şakalaşan adamı bıçaklamaya başlıyor. Sonra yanındaki kadına korkma güvendesin sana bir şey yapamaz diyor.

Herkes şok oluyor.

Başta Cora şok oluyor böyle bir şey yaptığı için suçunu kabul ediyor, kocasına da benden uzak dur serbestsin diyor.

Koca başta bir salaklaşıyor ama sonra karısını aklamak için uğraşıyor.

Bu dizide de olaylar katman katman çözülüyor ve bir başka cinayete gidiyor.

Cora’nın bu kadar sessiz olmasının sebebi annesi ona kendini o kadar suçlu hissettirmiş ki biri çıkıp Cora aslında dünya arada durup dinlenecek ama hep senin yüzünden durup dinlenmeden dönüyor dese, ısrar etse inanacak.

Ya teyzesi, babası gibi seyirci kalmışlar onun yaşadıklarına ya da bilfiil kabusu olmuşlar.

O yüzden birini öldürünce, hiç avukat falan istemiyor, konuyu uzatmayın neyse cezam verin, suçluyum diyor.

Fakat Sinner dizisinin değişmeyen karakteri olan bir dedektif var. Adaletin bile görevini yapmadığı zamanlarda o karakteri yüzünden, huyu suyu yüzünden, sanki bu dünyaya insanların tersinde ne olursa olsun kendi hislerine güvenip kendi yolunda gitmek için görevli gelmiş biri gibi, nesnenin gerçek değerini anlamayı sağlayan bir aygıt gibi hareket ediyor.

Kimse Cora’ya inanmazken hatta işlemediği cinayetleri kadına üstüne alması için baskı yaparken o masum olduğunu kanıtlamak için çalışmasına devam ediyor. Çünkü Cora da kendisinin iyi bildiği bir duyguyu görüyor: Utanç.

Utanç da paylaşıldığı zaman hafifleyen bir duygu.

Bunu hatırlatıyor Cora’ya, kendisine de iyi geliyor bu bilgi.

İkisinin de cinsel eğilimleri sınırların biraz ötesinde.

Dizide bazı sahneler MİT tarafından kapatılacak özellikler taşıyor.

Gerçi bilmiyorum internet televizyonlarını denetlediklerinde kıstasları ne olacak.

Neyse konudan fazla uzaklaşmayayım ben.

Zengin bir aile, bu sahilde koşup dururken Cora’nın öldürdüğü çocuğun ailesi meğer çocuklarının geleceklerini karartmamak için Cora’nın hayatının içine etmişler.

Cora ve kız kardeşi bir gece evden kaçıyorlar. Yine o hastalıklı kardeş istediği için. Kız 19 yaşında, ölmeden dışarıyı görmek istiyor.

Cora’nın sevgilisi ile birlikte bir kulübe gidiyorlar. Orada Cora sevgilisi ve başka adamla seks yaparken ilk görüşte aşık olan kız kardeşi de karşı kanepede (şu öldürdüğü adamla) birlikte oluyor. Kalbi zayıf olduğu için ölüyor kız. Kalp masajı yapmak isterken tıpta okuyan çocuk kızın göğüs kafesini kırıyor üstüne bir de.

Aslında bir kaza oluyor.

Kız ilk görüşte aşık olduğu adamın kollarında ölüyor romantikçesi.

Ancak oğlan ailesinden yardım istiyor, baba kızın cesedi ile Cora’yı ortadan kaldırmak istiyor. Ormana gömüyor kızı, Cora’nın kafasına vuruyor ama ölmüyor kız.

Adamın meşrebinde öldürme dürtüsü yok ama seçimlerini yaparken yine şerden yana kullanıyor hakkını.

Kızı iki ay bir yere kapatıyor. Karısının da haberi var bundan kızın kolundan eroin vuruyor her zaman ve unutmasını sağlıyor sonra da bir çöp konteynerinin yanına atıyor kızı.

Ailesi kızlar evden kaçtı diye polise de haber vermiyorlar, peşlerine de düşmüyorlar çocuklarının.

Çocuğum için hayatımı veririm deriz ama hayatımızı yaşamaya devam ederiz. Bazen de seçim yapmamız gerekir. Bir an için bir karar vermemiz gerekir.

Bir gün telefonda çocuğunuz, anne eve gel, gidip bizim nalburdan elektrikli testere aldım, kız arkadaşımı kestim. Şimdi torbalara dolduruyorum parçalarını. Birazdan uzak bir semtte çöpe atacağım ama bu evdeki kanı nasıl temizleyeceğimi bilmiyorum, yardımın lazım dese..

Ne yapardınız?

Güzel günlerde görüşelim, görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.