Türkiye ile Suriye arasında savaş rüzgârları eserken Mısır’da Mübarek rejiminin sonunu getiren “Tahrir Devrimi” ilk demokratik sonucunu verdi. Müslüman Kardeşler’in (İhvan) adayı Muhammed Mursi, oyların yüzde 51.7’sini alarak cumhurbaşkanı seçildi.
Böylece Mısır’ı yöneten asker kökenli dört cumhurbaşkanı ardından ilk kez İslamcı bir lider, demokratik yoldan işbaşına geldi. İhvan’ın zaferi Tahrir Meydanı’nı yine Mübarek’in devrildiği “devrim günleri”ne döndürdü. Ordunun parlamentoyu fesih ve cumhurbaşkanı yetkilerini kısıtlama baskısıyla seçime yön verme, Mübarek’in atadığı son kabinenin Başbakanı Ahmet Şefik’i göreve getirme planı tutmadı.
Sandıktan, Müslüman Kardeşler çıktı.
“Arap Baharı”nın Mısır’da böyle bir sonuç vermesi kaçınılmazdı.
ABD destekli “yarı askeri” rejimler altında yoksullaşan halk, İslamcı akımlara yöneliyordu.
1979’daki “İran Devrimi” monarşiye karşı ilk büyük başkaldırıydı. Şah devrildi. Mollalar yönetime geldi.
“Humeyni rejimi” kendi koşullarını yarattı, “İran İslam Cumhuriyeti” kuruldu.
İran, son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de gözlendiği gibi muhalefete şans tanımayan “kapalı” bir rejim.
Bölgenin siyasal yazgısını değiştiren “ikinci dalga” ise Körfez Savaşı ardından geldi.
Irak’ın Kuveyt’i işgali ABD’nin “Saddam tehdidi”ni kullanarak Ortadoğu’ya yerleşme planları, BAAS’çı rejimleri zorlamaya başladı. 2003’te Saddam’ın devrilmesiyle sonuçlanan Irak savaşıyla “Büyük Ortadoğu Planı” gündeme geldi. Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya “demokrasiye geçiş” iddiası taşıyan bu süreç Suudi Arabistan gibi ABD müttefiklerini dışında tutsa da Tunus, Mısır, Libya’da sonuç verdi. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, Sovyetler’in dağılmasının ardından Doğu Avrupa’da “domino etkisiyle” eski rejimlerin devrilmesine benzer bir süreç “Arap Baharı”nda gözlendi.
Mübarek, kitlesel protestolarla devrilirken, Libya’da kanlı bir iç savaş yaşandı, Kaddafi linç edildi.
Aynı senaryo Suriye için de geçerliydi.
Ancak Esat dirençli çıktı.
Rusya, Çin ve İran’ın desteğiyle Suriye onca karışıklığa karşı “istenen demokrasiye” bir türlü geçemiyor!
Mısır’da “Müslüman Kardeşler”e seçim kazandıran güç dengeleri Suriye’de tersine işliyor. Hama ve Humus’ta Esat rejiminin hedefinde Müslüman Kardeşler var. Ve kan dökülüyor.
Suriye’yi “demokratikleştirme” misyonunu ise ABD ve Batı adına Türkiye üstlenmiş durumda.
Bu yüzden Suriye ile inşa edilen “dostluk”, “düşmanlığa” dönüştü.
İki ülke arasındaki gerilimin bedelini, Suriye’de düşürülen uçağın genç pilotları ödediler.
Türkiye’nin Suriye ile savaşa sürüklenme gibi bir tuzağa düşmeyeceğine inanıyoruz.            
Suriye’nin geleceğini kendi halkı tayin etmelidir.
Mısır’da olduğu gibi!..