İnsan Hakları Derneği, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından çok zor koşullarda, hakları çiğnenmiş, akıl almaz zararlara uğratılmış insanlar, bu insanların yakınları, insanların çektiği acıları yüreğinde duyumsayan aydınlar, yazarlar, insan hakları savunucuları tarafından kuruldu.

Kuruluş aşamasından bugünlere 35 yıldır, kıyısından köşesinden de olsa, insan hakları kavgası vermenin onurunu yaşayan bir olarak, bu süreçlerin canlı tanığı oldum.

 ihd tt

İnsan Hakları Derneği’nin eksikleri, eleştirilecek yanları var. Bu yapının saygınlığını kullanmak isteyenler hep oldular, bundan sonra da olacaklar. Yaptığı olumlu ya da olumsuz işleri, dürüstçe, açıklık içinde değerlendirmek gerekmekte. 35 yılı geride bırakan saygın bir savaşım süreci, yüreği yananlara, onuru kırılanlara, kimsesizlere, yoksullara yol gösteren, yaralı yüreklere su serpen çabalarıyla toplumsal bellekte yerini aldı.

İnsanların evlerinden alınıp bir daha geri dönemedikleri, çocuklarını, eşlerinin gözleri önünde acımasız işkenceler gördükleri, toplum, dünya sorunlarıyla bir parça ilgilenen insanların %90’ının evinin, yuvasının dağıldığı koşullarda kurulan İnsan Hakları Derneği, 35 yıl, hak çiğnenmelerinin izleyicisi oldu.

35 yılı geride bırakarak ayakta kalabilen az sayıda kurumdan biri olan İnsan Hakları Derneği, insan hak ve özgürlükleri çiğnenmelerinin hiç gündemden düşmediği ülkemizde, dünyamızda, dikenli yollarda, silahların gölgesinde kavga veren bir yapı oldu.

ihd-36

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, derneği 36’ncı kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Sultanahmet’te bir araya gelerek, açıklama yaptı. Açıklamada, “İnsan hakları mücadelemiz sürüyor, sürecek”“Savaşa hayır barış hemen şimdi”“İnsan haklarıyla insandır” yazılı pankartlarla basın açıklaması yaptı.

Akşam saat: 17.00’de, İnsan hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde, derneğin kuruluşu, yaptıklarıyla ilgili bilgilerin, anıların, görüşlerin paylaşıldığı bir toplantı yapıldı. Yaklaşık 50 kişinin katıldığı toplantıda, acılar, duygular, insan haklarının yaşanabileceği günlerin özlemi fışkırıyordu dudaklardan.

İHD İstanbul Şubesi’ne girilen 3 yolun ikisinde, karıncalar gibi polis kaynadığı, panzerlerin bekletildiği gövde gösterisi vardı. Toplanan 50 kişinin 4-5 katı kolluk görevlisi, bir panzerin alabileceği sayıda insan için 2 panzerin bekletilmesi ilgi çekiciydi. İHD’nin varlık nedeni, bu tür görüntüler, tutumlar diye düşünmeden edemiyor insan. Bu polis devleti uygulamaları olmasa, belki insan hakları savunmaya çok daha az gereklilik olur.

Toplantıya katılanlar, bunca kuşatmanın altında söylenmesi gerekenleri, söyleyebileceklerini söylediler. Sonunda büyük bir olgunluk içinde çıkıp gittiler. Çevrede hiç kolluk önlemi alınmamış olsa, bundan farklı bir sonuç çıkmazdı ortaya.

Dışardan, insan hakları savaşımı düşmanlarından gelebilecek olası bir saldırı için bu önlemlerin alındığı ileri sürülebilir. Böyleyse söylenecek bir söz yok. Gelenleri korkutmak, yıldırmak, baskıları enselerinde duyumsatmak için bu önlemler alınmışsa, ülkenin demokratik kültürü, insan haklarına biçilen gömleğin görünüşü adına üzülüyor insan.

İHD yaptığı açıklamada: “Türkiye, temel insan hakları ve demokrasi sorunlarını çözemediği için demokratikleşme yerine daha da anti demokratik bir anayasal rejime kaymış durumdadır” denildi. 

İHD İskenderun Şubesi’nin yaptığı açıklamada, “İnsan Hakları mücadelesinin demokrasi mücadelesi olduğu bilinciyle demokrasiden insan haklarından yana bütün kurum ve kuruluşlarla birlikte yaşadığımız baskı ortamından çıkacağımıza olan inancımız tamdır. İHD, 36 yıldır olduğu gibi inanç ve kararlılıkla hiç bir baskıya boyun eğmeden hiç bir mazeret gözetmeden insanlığın yüce değerlerini savunmaya devam edecektir” görüşü savunuldu.

Dünya’da belirlenen 183 insan hakkından hiç birinin çiğnenmediği, ülkemizin, tüm insanlığın insan hakları savunmasına gerek kalmadığı, özgürlüklerin, insanca yaşamın her alnını kuşattığı günlerde yerküremiz daha iyi yaşanır, daha çok tat verici olacak.