28 Şubat’la ilgili dava hazırlığına aktif katkıda bulunanlar arasında HAS Parti’nin öne çıktığını görüyoruz.
HAS Parti’nin 28 Şubatçı generaller ve “Postmodern darbe” sürecine katılan çevrelerle ilgili suç duyurusu var.
Medyayı da, “Meşru hükümet aleyhine kampanya yaptıkları ve hükümeti itibarsızlaştırarak istifa etmeye veya iş göremez duruma düşürmeye çalıştıkları” gerekçesiyle davanın içine çekmeye çalışıyorlar.
HAS Parti lideri Numan Kurtulmuş’u CNN Türk’te Şirin Payzın’ın sorularını yanıtlarken izledik.
Bir siyasetçiden çok, savcı gibi konuşuyordu.
Şimdi moda 28 Şubat üzerinden “bir kısım medya”yı sorgulamak.
Bugünü görmezlikten gelerek geçmişi yargılamak.
Son günlerdeki “ihbar furyası”na Numan Bey’in de katıldığını görmek üzücü.
Genelkurmay brifinglerine katılmak “suçmuş” gibi dönemin medya yöneticileri aleyhinde dilekçe veriyor.
1997 Nisan ve haziran aylarında Ankara’da yapılan toplantılar basına açıktı.
O toplantılarda gizli-kapaklı değerlendirmeler yapılmadı.
İlk toplantının konusu “PKK ve Ege sorunları” üzerineydi.
13 Haziran’daki brifing ise TSK İç Hizmet Yasası’nın 35 ve 85’inci maddelerine göre Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin gerekirse “silah da kullanılarak” yerine getirilmesinden askerin çekinmeyeceğine ilişkin hayli sert mesaj içeriyordu.
Gazeteler bunu manşet yaptılar!
Ankara’da darbenin ayak sesleri işitiliyordu.
28 Şubat tarihli MGK toplantısı üzerinden 3,5 ay geçtikten sonra Refahyol dağılma noktasına gelmişti. Erbakan’ın istifasını sadece askerler değil, koalisyon ortağı Çiller de istiyordu.
“Havada ikmal” denilen yöntemle Tansu Hanım Başbakanlığı devralmaya çalışıyordu.
Çiller’in siyasi danışmanı Mümtazer Türköne Zaman’da tarih vererek yazdı.
Başbakan Erbakan, 28 Şubat kararlarını imzalayarak kaderini çizmişti.
O gün istifa etse tarih başka türlü yazılırdı.
Askerlerin “silah kullanırız” dedikleri 13 Haziran’da da 28 Şubatçı generalleri emekliye sevk eden bir kararnameyi Çankaya’ya sunabilirdi.
Erbakan ve Çiller, koalisyonu sürdürme adına Sincan’da tankların yürüyüşünü de seyrettiler.
Medyadan “demokratik tavır” bekleyen hükümetin önce kendisinin sivil refleks göstermesi gerekirdi.
İspanya’daki parlamento baskınında Kral darbeye karşı çıkmış, El Pais başta gazeteler ve siyasi partiler Franco rejimine dönüşe birlikte karşı durdular.
Ne yazık ki 1960’tan bu yana Türkiye’nin yarım asırlık darbeler tarihinde bu tür güçlü refleksler yok.
Fikret Bila’nın 28 Şubat Belgeseli’nde söylediği gibi “Erbakan tankın üzerine çıktı da görmedik mi?!”
HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, 28 Şubatçılar gibi “durumdan vazife çıkarıp” dönemin siyasi faturasını medyaya kesmeye çalışıyor.
Savcılığa soyunuyor!
Sorun özgürlüklerse bugüne bak.