Uludere, Suriye’nin düşürdüğü uçak ve Afyon’da patlayan cephanelik... Zincirleme kayıplar.
İhmal iddiaları.
Ve bir türlü sonuçlanmayan soruşturmalar!
Kamuoyu haklı olarak “gerçekte ne olduğu” konusunda bilgi almak istiyor.
Kışla önünde bekleyen aileler, gece boyunca çocuklarının hayatta olup olmadığını öğrenmeye çalıştılar. Aynı soru dün de Genelkurmay Başkanı’na soruldu; Necdet Özel “konuşmayacağım, her şey ortada” demiş.
Evet, ortada acı bir tablo var.
Ancak neden, nasıl sorularının yanıtı yok.
Uludere’de 35 köylünün F-16 uçaklarıyla bombalanması ardından da benzer tartışmalar yaşanmıştı.
Sınırdan geçen kaçakçılar, “yanlış istihbarat” sonucu PKK’lı diye vurulmuşlardı.
Oysa kaçağa çıkan gençler o yolu sürekli kullanıyorlardı ve katırlarla köyden çıktıkları jandarmanın bilgisi dahilindeydi. Havadan ise Heron’lar devredeydi. Amerikalılara ait insansız hava araçlarının da bölgede olduğu açıklandı. Ancak “yerli kaynaklara” dayalı istihbarat PKK’yı gösterdiği için F-16’lar sınıra bomba yağdırdılar. 15-16 yaşındaki gençler feci şekilde can verdiler.
Dokuz ay sonra, Uludere üzerindeki kuşku bulutlarının dağılmamış olması Hükümet, Genelkurmay ve Meclis’in ortak zaafıdır.
Benzer süreç Akdeniz’de Suriye hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürülen F-4 savaş uçağı olayında da yaşandı.
Suriye’nin vurduğu uçak 1200 metre derinlikte bulunurken, şehit 2 pilota ait kasklar, postallar su yüzeyine çıkmıştı.
Pilotlar uçağı terk edecek zamanı neden bulamadılar?
Keşfe çıkan ikinci bir uçak var mıydı?
Türkiye’nin uçağın “uyarılmadan” uluslararası hava sahasında vurulduğu iddiası neden gündemden düştü?
Uçağın deniz dibindeki gövdesi neden çıkarılmıyor?
Ve son olay:
Afyon’da 25 askerin cephaneliğe el bombası istiflerken meydana gelen patlama sonucu şehit olmaları...
İki astsubay ve iki uzman çavuş dışında 21 er Afyon’daki kışlaya bir aylık acemi eğitimlerini tamamlayarak gelmişler. Kısa dönem, üniversite mezunları. “Geri hizmet” diye karanlıkta el bombası yerleştiriyorlar. Silahı muhtemelen “yemin töreni”nde gören askerler infilak sonucu can veriyorlar.
Ortada 25 cana malolan büyük bir ihmal var.
Madendeki grizu patlaması gibi, cephaneliğin yüz yılın belki de en sıcak yazı sonunda içerebileceği potansiyel riskler dikkate alınabilirdi.
Ancak Güneydoğu’daki karakol baskınları, Şemdinli’de haftalarca süren operasyonlar, Şırnak Beytüşşebap baskını sonrasında Kato dağında başlatılan PKK’ya yönelik askeri  harekat nedeniyle Afyon gibi Anadolu’nun ortasında bir cephanelikte bu çapta bir can  kaybı herhalde kimsenin aklından geçmezdi.
Suriye sınırındaki askeri tatbikatları da TSK’nın odaklandığı coğrafyanın genişliği açısından hatırlatmakta yarar var.
Asker de Hükümet de bir “moral” sürüklenme halinde.
Toplumla yeniden “güven” ilişkisi kurulmasına ihtiyaç var.