Twitter’da dün gece yaşanan T A M A M fırtınası sadece Türkiye’de değil tüm Dünya’da yankı buldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Milletimiz tamam derse çekiliriz” sözleri üzerinden başlayan T A M A M etiketli mesajlar, gün ve gece boyunca Türkiye ve Dünya gündeminin zirvesinde yer aldı. Bu etiket kullanılarak, Türkiye ağırlıklı olarak dünyanın birçok yerinden 2 milyona yakın tweet atıldı. Her ne kadar Türkiye ana akım medyası konuya ilgi gösteremese de yabancı medyada etiket ile ilgili çok sayıda haber ve yorum yapıldı.

Aslında sosyal medyada bir diyaloğu düzenleyen etiket, üzerinde konuşulan konuda insanları bir pozisyon almaya iten oldukça kutuplaştırıcı bir dijital olgu. Etiket siyasetinin amacı bir tartışmayı etkin olarak kutuplaştırmak, ardından kendi tarafını daha ikna edici kılmak için tartışmayı yönlendirmektir. Etiketler, belirli bir siyasi pozisyonla ilişkilendirilmiş değerlerin tekrar belirlenmesi, bu değerler altında birleşen insanların konsolide edilmesi için kullanılan çerçeveleme araçlarıdır. Bu çerçeveleme sayesinde siyasi ya da sosyal bir konuda kamuoyunun dikkati tasnif edilir ve arttırılır. Etikete olan ilginin büyüklüğü, o siyasi konuda pozisyon alan bireylerin harekete geçme cesaretini yükseltir ya da umudunu azaltarak pasifleştirir.

Dün yaşanan TAMAM fırtınası ve ardından buna cevap olarak yaygınlaştırılmaya çalışılan etiketler Türkiye toplumunun siyasi anlamda kutuplaşma seviyesinin bir göstergesi. Bu etikete olan ilginin büyüklüğü, uzun süredir gücü elinde bulunduran iktidar bloğuna muhalif kitlelerin, kendilerini büyük bir ittifaka ait hissetme ihtiyacının bir sonucu. Siyasi iktidar karşısında daha güçlü ve güvende hissetme duygusu, kolektif bir eylemin parçası olma mutluluğu, kendi aralarındaki siyasi görüş farklılıklarını da bir süre için askıya almalarını kolaylaştırıyor. Hatta bu farklılıkları daha rasyonel bir düzlemde konuşabilmelerinin önünü açıyor. Muhalif siyasi organizasyonlar için (Gezi Direnişi’nin ardından bir kez daha!) alınması gereken ders, aralarındaki siyasi görüş farklılıklarını aşmak için güçlü ve güvende hissetme ve mutluluk duygularının önemini kavramalarıdır. Kitle siyasetinin bir algı ve duygu meselesi olduğunun yeniden kavranması, uzun süredir maruz kaldığımız korku siyasetinin en önemli panzehiri olabilir.

Bir başka nokta, TAMAM’ın siyasi bir slogandan öte bir marka olduğunun bilincine varmaktır. Bu iktidar bloğuna muhalif vatandaşların kendilerini ait hissetmek istedikleri büyük bir ittifakın üzerine astıkları tabeladır. Marka, bir kavramı kolektif hafızada bir dizi duygu ve fikirle ilişkilendirmektir. Marka, mesajınızı hikâyeleştirerek şekillendirir, gücünü, anlamını ve aktarılışını kuvvetlendiren bir etki yapar. Dün gece henüz etiketin sosyal medyada yükselmeye başladığı anlarda, bu markayı basit bir seçim sloganına indirgeyen, açıkça bu fırtınadan rüzgâr almaya çalışan muhalif örgütlenmeler oldu. Bunun yanlış olduğunu, ittifakı küçülttüğünü, çerçeveyi daralttığını Gezi Direnişi sırasında ve sonrasında yaşananlardan öğrenmiş olmamız gerekir. Muhalefete düşen, kamuoyu tarafından kendisine emanet edilen TAMAM markasını tek başına sahiplenmek, sloganlaştırarak daraltmak yerine bu markayı diğer muhalif örgütlenmelerle bir iletişim kurma aracı olarak kullanmak, böylece genişleterek sürdürmek ve bu çerçeveyi rakibine kabul ettirmektir. Bunun basit bir gündem oluşturmaktan çok daha fazlası olduğunu idrak edebilmek gerekir.

Siyasi anlamda çerçevelemenin ve markalaşmanın basit bir mantığı vardır. Rakibin çerçevesini kabul edersen kaybedersin. Markalaşırsın ya da damgalanırsın.