Metropoll'ün haziran ayında gerçekleştirdiği ve geçen hafta iki yazıyla size sunduğum sonuçları bu gün sonlandırıyorum.

Suriye ve Kürt meselelerinde kritik bir noktaya geldik. Komşularla sıfır sorun politikasında "sıfır", eşini boşayıp, komşuya kaçtı. Bu durum şaşırtıcı mıydı? İç sorunlarla bağlantılı dış politika konuları her zaman çetrefillidir. Ama biz konuyu haftaya erteleyip başladığımız işi bitirelim.

Halkın memnuniyeti

AK Parti'nin en istikrarlı ve başarılı yürüttüğü alan ekonomi oldu. Geniş ve farklı kesimlerden derlediği desteğin temelinde gelir düzeyinin artmasının ve refahın yayılmasının önemli payı var. O nedenledir ki "Sizce hayatınız iyiye mi kötüye mi gidiyor" sorusuna halkın %50,8'i "İyiye", %23,7'si "Ne iyiye, ne kötüye", %24,8'i "Kötüye gidiyor" yanıtı vererek göreli bir memnuniyet belirtiminde bulunmuşlardır. "Yaşadığınız tüm şartları dikkate aldığınızda hayatınızdan memnun musunuz" sorusuna katılanların %60,4'ü "Memnunum", %18,7'si "Ne memnunum ne değilim", %20,7'si "Memnun değilim" demiş. Aynı şahısların %46'sı "Türkiye iyiye mi, kötüye mi gidiyor" sorusuna "İyiye", %18,7'si "Ne iyiye ne de kötüye" diye yanıt vererek yaşadıkları ülke hakkında genellikle olumlu kanaat belirtmişlerdir. (Türkiye kötüye gidiyor diyenlerin oranı %33,3'tür.)

Bu nedenle son zamanda iktidar partisi birçok konuda eleştirilmesine rağmen son genel seçimlerde aldığı oy oranından sadece %3,3'lük bir fire verirken muhalefet partilerine olan destek de gerilemiştir. Örneğin CHP'deki gerileme AK Parti'ninkinin iki misline yakındır. Anlaşılan partilerin dinamizmi azalırken alternatif eksikliği, siyasette durağanlığa yol açmaktadır. Ama yeni arayışların uç vermekte olduğuna dair belirtiler vardır.

Alternatif arayışı

"AK Parti'ye ciddi muhalefet yapacak yeni bir parti ve lidere ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz" sorusuna katılmacıların %54,5'i "Evet", %39,8'i "Hayır" yanıtını vermişlerdir. "Evet" yanıtı verenlerin %44,3'ü AK Partili, %64,5'i CHP'li, %70,7'si MHP'li, %62,8'si ise BDP'lidir. Görülüyor ki iktidara alternatif olabilecek, hükümet aksadığında daha iyisini yapabileceğine inanılan bir parti ve lider(liğ)in el altında olması genel kabul gören bir olgudur. Demokrasinin gereği rekabettir. Seçmen de bu kanıdadır.

AK Parti'ye ciddi bir rakip (parti ve lider) gereksinimi tüm yörelerde dile getirilmesine rağmen bu beklenti en yoğun, Akdeniz (%62,7), Ege (%57,3), Marmara (%56) ve İç Anadolu'da (%54,3) bölgesinde görülmektedir. Ama Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde de alternatif parti ve lider beklentisi %46'dan daha düşük değildir. Yeni oluşumlar için "sarı ışık" yanmıştır. Ama "yeşil"in görülmesi ancak AK Parti'nin ciddi biçimde tökezlemesine ve inanılır bir alternatifin çıkmasına bağlıdır. Bu koşullar oluştuğunda uygun duygusal altyapının oluşması çok zor olmayacak gibi görünmektedir.

"En çok güvenilen siyasi parti lideri" kimdir diye sorulduğunda açık ara Başbakan Recep Tayyip Erdoğan önde çıkmaktadır. (%44,6.) Onu %10,9 ile Kemal Kılıçdaroğlu, %4,3 ile Devlet Bahçeli izlemektedir. %2'nin üzerinde başka isim yoktur. Seçmenin %23,2'si "Güvendiğim lider yok", %11,4'ü ise fikri veya cevabı olmadığını belirtmiştir. Başbakan'ın hâlâ partisi kadar kişisel desteği vardır.

Bu avantajın onu, başkanlık sistemini zorlaması ve ilk seçilen başkan olma doğrultusunda teşvik edeceği düşünülebilir. Bu nedenle kendi ideolojik ve siyasal mücavir alanında safları sıklaştırmak ve fireleri en aza indirgemek açısından yeni transferler yapması ve milliyetçi-dindar sağı yanına çekmeye (iktidara ortak etmeye) başlaması anlaşılır hamlelerdir. Ama bu taktik düzeyindeki hamle, birleştirici, eşitleyici ve adil bir düzen vaadiyle iktidarını sağlamış bir parti için gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası ilişkilerde doğru strateji olacak mıdır? Hep birlikte göreceğiz.