Halklarına hizmet etmek için kurulmuş siyasal bir aygıt olması gereken “devletlerin”, halklarından saklayacağı gizli, saklı işleri, kimsenin bilgisi olmayan arka bahçeleri olabilir mi?

Yerküre üzerinde kurulmuş bulunan ulus devletlerin, yönettikleri halkları üzerinde egemenliklerini yürütmeleri için kendi koydukları yasaları bile çiğnedikleri bilinen bir gerçek. Bu yasa tanımazlığın sınırları ülkeden ülkeye değişmekte.

“DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, AKP’de milletvekilliği yaptığı 2017 döneminde kaçırılma ve kayıp olayları ile ilgili bir başsavcı ile yaptığı görüşme sırasında, savcının kendisine “Her devletin bir arka bahçesi olur" dediğini söyledi”.

“139 ülke arasında Türkiye’nin ‘hükümet yetkilerinin kısıtlanması’ kategorisinde 134. sırada olduğunu belirten Yeneroğlu, “İktidarın nasıl bir keyfiyetçilik içinde yer aldığını her gün görüyoruz. Bakanlar hakkındaki yolsuzluk iddiaları hakkında oralı bile olmadıklarını, iktidara yakın kurumlarla ilgili endişe verici iddiaların saçıldığı bir dönemde savcıların oralı olmadığı bir ortamdayız. Bu durumda raporun bu şekilde ortaya çıkması çok normal. Temel Haklar konusunda da dünyanın en gerilerindeyiz. 139 ülke arasında 133. sıraya gerilemişiz. Türkiye’nin bu anlayışla benzer durumdaki ülkelerin liginde yer bulması gerçekten üzücü” diye konuştu. (1)

İnsan hakları, yönetenlerin yönetilenler üstündeki yetkilerinin sınırlanmasının sağlanmasına yönelik ilkeler koyarak biçimlenmiştir. Bu özden koptuğumuz görülmekte.

TESEV’in yaptırdığı bir çalışmada, yargıçların yüzde seksenlere yaklaşan oranda, devletin birey karşısında korunmasından yana olduklarını ortaya koymuştu.

Bunlar Yürütme erkinin Yargı erki üzerinde hem düşünsel hem de uygulama ne denli etkin olduğunu göstermekte.

Devletlerin ayrıcalıkları

Silah kullanma, vergi koyma, para basma gibi çok temel hakları tekelinde tutan ulus devletlerin, yönettikleri bireylere karşı yetkilerinin kısıtlanması gerekirken tersinin olması, insan hak ve özgürlüklerin ortadan kalkmasına kapılar aralamaktadır.

Böyle arka bahçeler oluşturmuş devletleri hukuk kuralları içine çekmesi beklenen hukukçuların, bu arka bahçeleri doğal, olağan olarak değerlendirmeleri kolay anlaşılacak bir durum değil.

Devletler, yönetenler, halklarını yönetmek için arka bahçeler oluşturabilirler. Bu arka bahçelerin sınırlarının daraltılması, demokratikleşmenin ölçütlerinden biridir. Arka bahçelerin sınırlarının çok geniş olması, diktatörlükleri, baskıcı yönetim anlayışlarını, sınırların daraltılması, sıfırlanması demokratik yönetimleri tanımlar. Ülkemizin bu yönden demokratik yönetimlerin oldukça uzaklarında olduğu açık.

“Her devletin bir arka bahçesi olur" olgusunu bir hukukçunun düşünmesi, ülkedeki hukuk algısının acınacak durumda olmasının bir göstergesi olsa gerek.

Bireylerin güçsüz, yönetimlerin güçlü olduğu toplumlarda insan hak ve özgürlüklerinin yaşama geçme olanağı bulamadığı görülmüştür. İnsanlık tarihi bu gerçeğin örnekleriyle doludur. Özgürlükler, bireylerin yönetimler karşısında güçsüz, savunmasız olmadıkları ortamlarda yeşerebilirler.

İnsanların, toplumların sağlıklı ilişkiler içinde, mutlu yaşamlar sürmesi “arka bahçelerle” değil, “küresel hukukun” uygulanmasıyla sağlanabilir. Özenilmesi, doğal karşılanması gereken budur.

Savcıların, yargıçların hukuk dışı yapıların hukuk içine çekilmesinde ön sıralarda olmaları gerekmekte. Bir ülkede yapılan her eylemin, her işin hukuk sınırları içinde olmasını sağlayacak olan Yargı erkidir. Bu çaba bilinçsiz, geniş halk yığınlarından beklenemez. Yargı erkinin Yasama ve Yürütme erkleri karşısında, küresel hukuk ilkelerinin uygulanması konusunda dimdik ayakta olması zorunlu. Bu olmazsa “güçler ayrılığı” ilkesi işlemez. Bir ülkede güçler ayrılığının yaşama geçememesi, demokrasinin ortadan kalkmasına, baskıcı yönetimlerin alanlarını genişletmelerine neden olur.

Ülkemiz giderek demokrasiden, hukukun üstünlüğünden uzaklaşmakta.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, 2020 yılını sağlık, ekonomi, demokrasi, eğitim, sosyal politika ve dış politika başlıklarıyla ele aldığı “Covid-19 Gölgesinde 2020 Türkiye’si başlıklı bir çalışma hazırladı. Bu çalışmada hukukun üstünlüğüyle ilgili şu saptama var:

“Türkiye son 10 yılda hesap verebilirlik alanında 65, hukukun üstünlüğü alanında 60, yönetimde etkililik alanlarında ise 50 sıra gerileyerek Lübnan, Cezayir, Nijerya gibi ülkelerle denk seviyelere geldi. Türkiye; Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri arasında hukukun üstünlüğü sıralamalarında en hızlı gerileyen ülke oldu. Dünyada Özgürlükler Endeksi’nde Türkiye, 100 üzerinden 32 puanla “özgür olmayan ülkeler” kategorisinde değerlendirildi. Türkiye, Burundi ve Mali ile birlikte son 10 yılda özgürlüklerin en çok gerilediği 3 ülkeden biri oldu.” (2)

Ülkemiz uluslararası alanda, giderek kötüye gitmekte, en geri ülkeler arasına doğru hızla yol almakta. Bu gidişte, küresel hukukun üstünlüğünün değil, giderek sınırları genişleyen arka bahçelerin etkisi yok mudur?

 --------------------------------

(1) T24.com.tr Bağımsız İnternet Gazetesi, DEVA Partili Yeneroğlu: AKP milletvekili iken kayıpları sorduğum bir başsavcı, bana 'her devletin bir arka bahçesi olur’ dedi, 15.10.2021

(2) Artıgerçek.com.tr İnternet Gazetesi, 2020 raporu: Türkiye, hukukun üstünlüğü sıralamasında 60'ıncı, nitelikli eğitime erişimde 118'inci, 31.12.2020