Demokrasi mecliste inşa edilir. Yasalar ile. Sokaklarda ise desteklenir. Eğer mecliste sokağın temsilcileri yoksa, demokrasiyi inşa edemezsiniz. Sokak eylemleri bazen toplumsal deşarj işlevi bile görür. Türkiye'nin demokrasi hikayesi de budur aslında. Tarihte çok ciddi sokak hareketleri olmasına rağmen, mecliste sokağın taleplerini yasaya çevirecek veya çevirmek isteyecek güç olmadığı için sonuç alıcı olunamadı.

Bütün demokratik ülkelerin demokrasi serüveninin kilit noktası parlamentodur. Parlamentoda yapılan yasalardır. Bu ayrıntı çok değerlidir ve belirleyicidir.

Mecliste demokratik yasalar yapacak özneler yoksa, sokaklarda ne denli güçlü bir muhalefet olursa olsun karşılıksız kalır.

Gezi direnişini ele alalım. Başta İstanbul olmak üzere bütün Türkiye'yi etkileyen bu mücadele dalgasının mecliste yeterli karşılığı olmaması nedeniyle zaman içinde ve baskı ile sönümlendi. O vakit burada stratejik bir mesele vardır. Parlamento demokrasi mücadelesinin merkezidir.

Meclise odaklanmak gerekir. Mecliste oluşturulacak demokrasi gücünü sokak güçlendirebilir. Fakat mevzu mecliste bitiyor. Dolayısıyla esas mecliste nitelikli büyümeye özen göstermek gerekir.

İki temel problem var bu konuda. Birincisi meclisi küçümseme, ikincisi seçim barajı problemi.

Türkiye'nin sol demokratik özneleri olabildiğince meclisi küçümseyip, meclise girme çabasının dışında dururken, mecliste yer alan üç beş kişinin muhalefetini de yerlere göklere sığdıramıyor.

TİP milletvekilleri örneği, ilginç bir örnektir. Bu parti milletvekillerinin mecliste yaptığı konuşmalar, kitleleri etkiliyor ve coşturabiliyor. Aslında bu partinin genel başkanı Erkan Baş ile Hatay Milletvekili Barış Atay bildiğiniz sol taraftar düzeyinde insanlardır. Eğer solda bir değer skalası oluşturursak bu skalanın en altında değil, skalaya bile giremezler. Barış Atay sol bir dernekte getir götür işleri bile yapabilecek sol bir hikâyeye sahip değildir. Hele Erkan Baş, mızıkçı bir çocuktan öte bir şey değildir. "Ya başkan olurum ya oynamam" diyen mızıkçı çocuklar gibi, el alemin partisine çökmüş biridir. Buna rağmen bu iki kişiyi adeta demokrasi sembolü haline getiren şey meclisin gücüdür. Türkiye demokratik sol skalasının en altındaki bu iki kişiyi adeta demokrasi kahramanı yapan şey mecliste olmalarıdır. Meclis bu denli güçlüdür. Bunu unutmayın.

Meclis bu denli güçlü iken milyonlarca sol demokrat nitelikli kişi neden meclisi küçümser? Bugün HDP ve CHP ile yapılacak ittifaklar sayesinde mecliste kaç güçlü solcu girebilir? Bunun hesabını yaptınız mı?

Sol ve demokratların meclise girme stratejisini planlamaya ihtiyaç vardır. Bu da seçim barajı nedeniyle şimdilik ancak HDP ve CHP ittifakları ile mümkün olabilir.

Bu faşizan Erdoğan rejimi sandığa elbette gömülecek. Muhalefetin tüm beceriksizliğine rağmen bu rejim gidecek. O zaman mecliste kimler olacak? Kimler hangi kanunun teklifini hazırlayacaklar? Mesele burada düğümleniyor. Sokağın, emekçilerin, yurttaşların, demokratların, adalete susayanların kanunlarını mecliste hangi milletvekilleri yapacak? Mesele budur!

_________________

Not 1:

Parti ismine çökme ağır benzetme değildir. Haklı bir eleştiridir. Neden?

Bugün siyasi bir parti 30 kişiyle kurulabilir.

Birileri çıksa ve şöyle partiler kursa ahlaki olur mu?

Devrimci Yol Partisi

Devrimci Sol Partisi

Kıvılcımlı Vatan Partisi

İsçi Köylü Partisi

İhtilalci Alınteri Partisi

Bu beş parti 150 kişi ve 5 ofis ile kurulabilir. İyi bir örgütçü, bu beş partiyi beş ayda kurabilir.

Bu hak mı? Öyle şeyler olabilir mi? Bir ahlaki duruş gerekmiyor mu? Meseleyi bir de buradan düşünelim.

Not 2:

Barış Atay bir Twiter fenomenidir. Bir tiyatrocu olarak vasattır. Baskıcı Erdoğan rejiminin yasakçı zihniyeti Atay'ı popüler kılmıştır. Normal hayatın akışında bedava tiyatro yapıyorum, üstüne künefe ısmarlıyorum, yetmedi bir de üstüne kibbi (içli köfte) ısmarlıyorum dese 300 kişiyi toplayamaz. Toplayamadı da. Mekân hafızası diye bir şey vardır.

Not3:

Bu iki genç yurttaşı meclis mevziisi değerli kılmıştır.