İnsanlar kendi akıllarına güvenmemişler din sistemini yaratmışlar, yetmemiş B planı gibi, devre dışı kalırsa diğeri aktive olsun diye bir sürü kavram icat etmişler. İçini esaretle, akıl susturucu ögelerle doldurmuşlar.

Her doğanın asker olması, ailesinin mezhebine doğması, bireyin doğduğu gibi aklında bir soruyu donduran, bir şıkkının üzerini çizen; ilk kimin söylediği bilinmeyen, halkın arasında dolaşan, yazısız hurafeler gibi.

Hiçbir toplumun yasaya, yasa koyucuya ihtiyacı olmadığı, herkesin doğuştan eşit hakka sahip olduğu gerçeği Mahşerin Dört Atlısı hurafesinin bünyesine zarar verdiği için bu çağda hep ütopya olarak kaldı.

Gerçekten inanan insanlar bir yere yazdılar başkaları da fark etsin diye, okuyan bilgi olarak hafızasına taşıdı ama hayatına geçiremedi.

Belki de yaşadığımız bu çağın gereği, insanların doğarak kazandığı eşit hakları sadece bilgi olarak gelecek nesle taşıma görevidir, hayata geçirmek değil.

İnsan olduğunun gerçekten farkında olan herkes bu bilgiyle doğup, şahit kaldıklarına hayıflanıp, zamanı geldiğinde ölecekler.

Bir de hiçbir şeyin farkında olmayan, belki de çağın karanlık yanının alarmı olmaktan başka hiçbir varoluş nedenleri olmayan insanlar var.

Sakarya’da Cuma günü doğum yapacak kadını, 10 aylık bebeği ile evden kaçırıp, ormanda öldüren iki insan da bu tanıma giriyor belki de.

Kocaali Kadın Platformu ve olaya tepki gösteren çevre halkı, İnsan Hakları Parkında biraraya gelip bu iki insanı protesto etmişler.

Tavuk fabrikasında çalışan kocasıyla kavga eden iki iş arkadaşı, kocaya kızıp, adam mesaideyken, yokluğunu fırsat bilip, üstelik Suriyeli -öteki olan- ailenin kapısını levye ile açıp evin kadını ve 10 aylık çocuğunu ormana götürmüşler.

Bu iki kızgın varlık, üç kişiyi öldürdüler.

Bir tanesi Cuma günü –dün- doğacak olan bebek, annesi ve henüz yaşını doldurmuş bir çocuk.

Başını taşla ezdikleri annenin, çocuğunu boğmuşlar.

BİRİLERİ DE İMZA ATTI

Ciddi ciddi imza topladı insanlar, bir de yaş belirlediler, dediler ki 18-45 yaş aralığındaki Suriyeli erkekler gitsin ülkelerinde savaşsın.

Birileri buna imza attı.

Biri de demedi kendine, o imzayı atarken, lan sen kimsin? Bu kırılası elin, saksı niyetine taşıdığın kafan hayırlı bir şeye işlemez mi? Sana ne milletin nerede, kimin için yaşayıp öleceğinden?

Geçen hafta Üsküdar’da bir evi bastı insanlar, polise dediler ki bu Suriyeliler gidecek buradan, size şu kadar vakit.

Bizim bir sekreterimiz vardı. Annesi istediği için işe almıştık. İhtiyaçları vardı. Mahallede karpuz satan oğlanın teki, kıza işe gidip gelirken sevdalandı. Kız da ben karpuz satan birini istemiyorum. Hayallerim başka dedi. Adamı sevmedi en basitinden. Ama oğlan ya benimsin ya kara toprağın dedi. Kızı bıçakladı. Sırf onu istemiyor diye.

Bu coğrafya böyle az gelişmiş insan modellerini de barındırıyor bünyesinde.

O beğenmediğin Suriyeli de senin yan komşun zaten.

O yüzden mahallede kadına kıza yan baktı diye birbirine taşlı sopalı kavgaya tutuşmak ilkellik ötesi, çomarlık oluyor.

Genç savunmasız kadınlarla evlenen erkekler, mahallenin işsiz güçsüz 30 yaşlarda erkek sürüsünün tecavüz ettiği 14 yaşında kız çocukları, zaten kötü olan şartlarda şartları daha da kötüleştirip, daha da az paraya çalıştırılan öteki insanlar.

Bakan bile açıklama yaptı, Suriyelilerin çalıştığı işlerde Türkler çalışmıyor, ekonomiye katkıları var diye.

Toplu şekilde intihar eden tarikat elemanları gibi kendimizi imha etsek yeridir de, yaşamak başkasının karanlık yüzünde bile aydınlık yan aramaktır bazen.

Tüm mücadelemiz bu yüzden.

DÜNYA DAHA İYİ BİR YER OLSUN DİYE

Almanya’da yapılan G20 zirvesi için 2016’dan beri sivil toplum kuruluşları hazırlık yapıyorlar. Bütün dünyadaki aktivistlerin, duyarlı insanların toplantı öncesi bilgilendirildiği mailler, imza kampanyaları dünyadaki bilgisayar kullanıcılarının mail kutularında dolandı.

Göz altına alınmayı, bedenlerinin şiddete maruz kalmasını göze alıp sivil itaatsizlik eylemi gerçekleştiriyorlar.

Sırf dünya daha iyi bir yer olsun diye yapıyorlar.

Dünya nüfusunun % 2’sini oluşturan ülkelerin bir araya gelip gövde gösterisi yaptığı toplantıda “CEHENNEME HOŞ GELDİNİZ” diyerek, katılımcı ülkelerin yürüttüğü politikaların sebep olduğu savaş, açlık, küresel iklim felaketi gibi cehennemi andıran koşullara dikkat çekiyorlar.

100 bin protestocunun katıldığı söyleniyor.

20 bin polis de önlem almak için zirveye katılıyor.

Gösterilerde 196 polis yaralanmış, 83 kişi gözaltına alınmış.

Polis şehirde evlere baskın yapma kararı aldıklarını açıklamış.

Sosyal medya hesabından halkı uyarmış. Fotoğraf çekmeyin, yayınlamayın demiş.

Falan filan.

Hamburg’ta protestocuların gerçekleştirdiği eylemlerin fotoğraflarına bakınca güzel kareler dedim.

Bunları bir yerden hatırlıyorum.

Sıcaktan kalbim ağrıyor.

Fotoğraflara bakarken iki elimi kalbimin üzerine koydum. Bir elim kalbimi tuttu diğeri onları sakinleştirdi.

Güzel günlerde görüşelim, görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.