Antik çağın bilinen mitoslarından biridir cehennem kayıkçısı Kharon’un hikâyesi. Pek çok esere kaynaklık etmiş, mimarlara, sanatçılara ilham kaynağı olmuştur onun dilden dile çoğalan söylencesi.

Mitolojiye göre Hades(ölüler ülkesi)’e gitmek isteyen ölüler Styriks nehri kıyısına gelir. Nehir, Hades ülkesini çepeçevre dolanan çok soğuk ve öldürücü olarak tanımlanır.  Suyundan içenin de ölümsüz olacağına inanılır. Kaynaklarda suyun hafızayı sıfırlama özelliği de belirtilmekte ayrıca.

Öyle bir ırmaktır ki Styriks, üzerine ant içen Tanrılar sözünü tutmazsa, cayarsa diğer Tanrılar tarafından korkunç bir şekilde cezalandırılır. Tanrılar arasında izole edilerek uzun süre dışlanırlar, hiçbir toplantıya katılamazlar. Tanrılara has yiyecek ve içeceklerin vereceği muhteşem tatlardan mahrum bırakılırlar. Soyutlandıkları dünyada kesilen cezayı doldurana kadar içi boşalmış gölgeler gibi dolanır dururlar karanlığın koyu yalnızlığında. Ne söyleyecekleri söz işitilir ne de verecekleri emirler yerine getirilir. Bir ölümlüden bile azaplı bir dünyanın sularında günlerini geçirirler.

Troya savaşının kahramanlarından Aşil`; annesi Thetis tarafından, Styriks nehrinde yıkanarak ölümsüzlük kazanmıştır. Savaşın kaderinde önemli bir rol oynayan Aşil, annesinin suya batırmadığı (tuttuğu )yer olan topuklarından Paris tarafından vurularak öldürülmüştür.

İşte ölümlüler bu dünyada son nefeslerini verdikleri zaman ırmağın kıyısına gelerek Hades ülkesine geçmek ister. Ölülerin bunu ruhlarını huzura erdirmek için istedikleri, bir an önce de Hades’e geçmek için telaşlandıkları ortada. Ruhların bu ısrarlı isteğine rağmen karşıya geçmek öyle kolay iş değil. Çünkü Kharon adındaki iskelet balıkçı rüşvet almadan ruhları kayığıyla karşı yakaya taşımaz.

Mitolojik söylem o kadar etkili olmuştur ki halkların kültüründe, ölülerin ağzına para konularak gömülmesi gelenek haline gelmiştir antik çağda. Mezar kazıcılarının ölüleri gömüldükleri yerde rahat bırakmamaları, parayı bulma isteğidir. Kharon asıl zararı ölülere bu dünyada vermiştir yaşanılanlardan anlaşılacağı üzere.

Ruhlar tarafından memnun edilmeyen Kharon onları öylece nehrin kıyısında kederine terk eder. Ölülerin ruhları, Styriks ırmağının kıyılarında, ağaçların uğultularında dolanır durur ve bir türlü menziline eremez. Huzursuz ölüler ülkesinin kayıkçısıdır kendisi, karanlık dünyanın Araf’ında rahat vermez insanoğluna.

Bizler modern çağda Kharon tarafından ruhları teslim alınmak istenen yaşayan ölüler haline getirilmiş zavallılarız. Zulmunu sonsuz eyleyen kayıkçı, artık ruhların dahi huzura erdiği bir dünya istemiyor. Dünyayı cehenneme çevirenlerin ikliminde binlerce Kharon’la iş başında. Kıyılarımızda cirit atıyorlar sahte can yelekleri ve karşı kıyıya lehimli botlarla. Yıldızsız gecelerin içinden çalkantılı sularda çoluk çocuk üstelik dolar üzerinden verdikleri rüşvetlerle kaybolup gidiyorlar Ege’nin söylencelerden beslenen ölüm yolunda.

Kimse duymuyor, çığlıklar zırhını delemiyor karanlık yüzlerin oyun kurduğu sahnede kötülüğün. Ucuza alınıp ucuza satılıyor insanlık. Kayıtsız kalmış taşlaşmış ruhlar ters asılmış vestiyerinde hüzünler, parantez çığlıklar gibi aşk. Sokaklar çürümüş cesetlerle, istiflenmiş karanlık çağlara açılıyor cinnet mahallinde gökyüzü.

Ölüler kıyılarımızda, caddelerde sokaklarda. Kharon ödenen hiçbir diyeti kabul etmek istemiyor artık, daha çok ölüm çığlık ve gözyaşı onun taş yüreğinin tek tesellisi.

Daha da hırçınlaşıyor, diz çöktürmek için ölüler ülkesinin kapısında korkunç kahkahalarla bakıyor beti benzi atmış sararmış, kanlı yüzlerimize.

 Ne ölümüze ne dirimize huzur yok bundan sonra çağcıl kötülüklerin paslı aynasında düşürülürken birer birer kırlangıçlar ölümsüzlük ateşine.

Her birimiz birer ölüyüz bu kirlenmiş gerçeklikte.

Ruhlarımız dolanıp duruyor karanlığın kıyılarında.

Ey pas tutmamış vicdan ortaya çık!