Yıllardır bitmek bilmeyen Akp'nin çılgın projeleri İstanbul'u artık yaşanmaz hale getirdi. Tarihi, doğayı, çevreyi daha ne kadar katledeceksiniz? Adım attığımız her yer avm, rezidans, inşaat alanı... Eskiden bir ağaç altında, bankta, oturup iki nefes alabileceğimiz şehirlerimiz şu an cafelerde, avm'lerde bizi uçuk fiyatlarla bir kahve ya da çay içmeden eve göndermiyor.

Destansı boğaz köprüsü, dünyanın en büyük havalimanı, çılgın proje 'Kanal İstanbul', hes'ler, termik santraller derken, yaşam alanı ararken yakında boğazda bulacağız kendimizi...

Ciddiyim. Kendilerine yaşam alanı bırakılmayan ve kendini boğaza atan domuzları unuttunuz mu? Ya da şehir merkezlerinde, mahalle aralarında korkak bir halde ne yapacağını bilemeyen domuzu.. Bunların hepsi İstanbul'da yaşandı. Hatırlayın!

Biraz bekleyin, hücum etmeyin!

Ticari rant uğruna parsel parsel satılan ülkemiz, rantçılardan geçilmez oldu! Üstelik bu ülkenin bakanı katıldığı bir televizyon programında, projeden rant elde edebilmek için arazi alımı yapanlara, ''Ben vatandaşlarımızın bu konuda çok aceleci davranmasını istemiyorum, bir hayal kırıklığı yaşamasınlar. ‘Şuraya kanal yapılacak, buraya hücum edelim’ falan diye düşünmesinler.Sonra bizi suçlamasınlar, bizim henüz ilan ettiğimiz bir güzergah yok.'' diyor.

Bkz: Kanal İstanbul projesi


Rusya'yı ve Karadeniz'e kıyıdaş olan ülkeleri rahatlatması yönünden de önemli mi sizce? Ya da bu çılgın rant projesinin finansmanı olacak rantçıların dediği gibi, 'Bu ikinci boğazın maliyetini karşılar ve geçer. Yatırım oralara kayacak. Devletin malı değerlenecek' mi?

-İstanbul'un su kaynaklarını bitip, deniz kimyasını bozarak canlıların yok olmasına yol açtıktan ve tarım-orman arazilerini olumsuz etkiledikten sonra,

-verimli tarım alanlarım ve ormanlarım zarar gördükten sonra,

-İstanbul`un artık tehdit altında olan doğal ve çevresel değerlerini kaybetmesine sebep olduktan sonra ne önemi var ?

Değerli devlet malı benim sağlıklı yaşam alanımı geri verebilecek mi ? Hayır.. E o zaman niye bu sessizlik?

Üstelik bir büyük tehlike de birçok hukukçu tarafından '2 denizi bir birine bağlayan yol veya yollar anlamında değerlendirileceği ve tehlikeli yük geçişi için iyi bir alternatif olmanın dışında fazla bir alternatif sağlamayacağı' yönününde görüş bildirmiştir.
Ayrıca Montrö sözleşmesi ile Amerika Birleşik Devletleri, Karadeniz'e ancak sınırlı tonajlarla, yüklerle, silahlarla ve sınırlı bir süreliğine girebilirken, yapılması planlanan bu kanalın Montrö sözleşmesine dahil olup olmayacağı da bir başka tartışma konusu..

İnanlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Serdar İnan'ın, 'Birkaç yüz milyar dolar para getirebilecek bir proje' dediği bu çılgın proje doğamızı, tarihimizi, çevremizi katledecek.

“Kanal güzergahında jeolojik yapılar var. Doğal sitler, tarihi sit alanları, yer altı su kaynakları, meraları dikkate aldığımızda uzmanların yaptığı çalışmalarda sit bölgeleri için bazı tereddütleri oluştu. Bu yüzden de güzergah konusunu yeni baştan ele almak ihtiyacı doğdu” diyen bakan Yıldırım, yarın öbür gün çıkıp, ' biz doğaya, çevreye, tarihe bu kadar zarar verebileceğini düşünmemiştik' de diyebilir. Ama o zaman her şey çok geç olacak..

Şimdi geç olmadan...