İsveç’te bir mağaza şeker çalan çocuklara bir çağrıda bulundu. Çaldığını kabul et, özür dile ve öde. Eğer böyle yaparsan polise gitmeyeceğiz. Bu kampanya büyük ilgi gördü. Yaklaşık 100 çocuk ve genç mağazaya başvurdu. Çalınan şeyler, kola, şeker, gofret.

Bu bir ahlak önermesidir.

Bu ahlak önermesinin içinde, kabul, özür ve bedel vardır. Yani İsveçli çocukların bu yaptığı onurlu hareketten öğrenecek ve dahi modellenecek çok şeyler vardır.

Ülkeye demokrasi geldiğinde Erdoğan rejiminden ve onun öncesi anti demokratik yüzyıllık tüm birikim ile yüzleşebilirsek birçok insan için bu metot kullanılabilir. Zira Erdoğan rejimi ve onun öncesi yüzyıllık anti demokratik rejim ile yüzleşmeden demokrasi inşa edilemez.

Birçok ülkede otoriter baskıcı ve dahi faşist rejimler sonrası kurulan demokrasilerde sadece özgürlük, hukuk, ekonomi, insan hakları ve sosyal alanda reformlar yapılmaz.

Ayrıca toplumun duygularını inciten uygulamalar ile de hesaplaşılır. Toplumsal travmalara çare aranır. Bu işin daha çok toplum psikolojisi boyutudur.

Cezai af diye zaten bir kavram vardır. Cezai af uygulamasının birikiminden faydalanmak gerekir.

Şöyle metotlar geliştirilebilir;

Yandaş olduğun için memur olduğunu kabul et, mekanizmayı ifşa et, özür dile ve istifa et.

Kamu ihalesini haksız kazandığını kabul et, özür dile ve o ihalenin kazancını devlete geri öde.

Bu onlarca örnekle çoğaltılabilir.

Demokrasinin ayrıca öyle bir helalleşmeye ihtiyacı olacaktır.

Demokrasinin ayak sesleri mi geliyor?

Yok öyle bir durum. Türkiye Halktv penceresinden bakıldığı gibi değil, Ahaber penceresinden de bakıldığı gibi değil. Ortada ara bir durum var.

Yöneten yönetemiyor ama hala bir halk desteğine sahip.

Yöneten öylesine büyük bir yıkım, öylesine büyük bir adaletsizlik, öylesine büyük bir ekonomik kriz içinde ülkeyi yönetmesine rağmen hala anketlerden birinci parti olarak çıkıyor.

Neden?

Üç nedeni var. Birinci neden yönetenin propagandası kısmen işe yarıyor. Kendi gitti adı kaldı derler Anadolu'da o misal. Bu propaganda ile mücadele edilmesi gerekir. Karşı propaganda ile değil, hayatın gerçekleri ile.

İkincisi rejimin alternatifi belirgin değil. Demokrasi bloku hala ürkek, hala amacı, fakatçı. Ete kemiğe bürünmüş sağlam bir alternatif yok. Alternatif olma niyet ve girişimleri var.

Üçüncüsü rejimden toplum korkuyor. Yıkıcılığının farkında. Baskıcı rejimlerin korku salma metodu asla hafife alınmamalı.

Bütün bunlara rağmen hayatın gerçekleri ve ihtiyaçları siyaseti er geç şekillendirecektir.