Bir sahne var aklımda. İsrail deyince aklıma o geliyor. Zayıf çelimsiz sarışın genç bir adam Filistin tarafında bekliyordu. İsrail tarafında sayısını hatırlamadığım bir sürü Filistinli yorgun adam vardı. Anlaşma gereği İsrailli O tutsak gence karşılık ellerindeki sayısını hatırlamadığım Filistinli tutsağı teslim ediyordu İsrail tarafı ve dünya medyası onları haber yapıp kanallarında yayınlamıştı.

Dünya değişiyor.

Liderlerin hızlı değişimine şahitlik akıl tutulmalarına sebep oluyor.

Aklı tutulanlar elbette aklının sınırlarını tutanlar.

Bir duvar gibi kendilerinin önünde yine korkularını, zayıflıklarını set çekmiş olanlar.

Bu değişimde yaşadığımız toprakların sınırlarında bu zamana kadar biriken enerjinin insanlar üzerinde ki etkisini, sınırların değişimini yaşıyor ve şahitlik ediyoruz.

Şahitlik ederken kendimizi korumak için hepimiz kendi inandıklarımız doğrultusunda aklımızı korumak için çaba harcıyoruz.

Ben kitaplara sığınıyorum zihnimi korumak için.

Düş’ünü değiştir diyor okuduğum kitap.

Irkların cinslerin üstünde insanı baz alıp durduğu yerde zihniyle evren arasındaki bağı hatırlatıp kurduğu Düş’ü değiştirirse evreni değiştirebileceğini hatırlatıyor.

Toplumun aklı yoktur. Toplum yıkmak yok etmek üzerine programlanmıştır.

Akıl bireyde mevcuttur.

Herkesin ağrı eşiği olduğu gibi algı eşiği de farklıdır. Zamanı farklıdır.

Kelimeler aynı manada değmez insanlara.

Oturduğunuz yerde kendiniz için Düş’ünüzü değiştirin.

Sevmek, mutlu olmak, huzur, sevinç küçümsenecek şeyler değil. Cennet başkalarının size anlattığı yer değil. Cennet sizin arzuladığınız, sizin içinizde olan dizaynı sizin akıl melekelerinizce düzenlenmiş bir alan.

Bunu kimsenin Cehennem diye algılatmasına izin vermeyin.

Düş’ünüze sahip çıkın.

Algılarınızla kimsenin oynamasına izin vermeyin.

Güzel günlerde görüşelim.