Ortadoğu'da İran'ın nükleer güç olmasını istemeyen birçok ülke var.

Bunların başında İsrail geliyor. Ondan sonra Suudi Arabistan'ın başını çektiği Sünni ağırlıklı Körfez ülkeleri var. Tabii bir de Amerika. Çünkü ABD, bölgede (Ortadoğu'da) ve dünyada kurduğu dengelerin, söz geçirmenin mümkün olmadığı bir ülke tarafından tehdit edilmesini istemiyor.

İran'ın nükleer silahlanması konusunda Türkiye'den pek açık mesajlar çıkmadı. Türk yönetimi, barışçı bir nükleer programın İran'ın hakkı olduğunu savundu ve hemen "eksen kayması" ithamıyla karşılaştı. Türkiye İran'ın nükleer bir güç olarak kendisini tehdit etmeyeceğine uzun süre inandı. Bunun, iş başındaki hükümetin "Müslümanlar birbirine saldırmazlar" varsayımına dayandığı söylenebilir. Oysa bu inancın tersine o kadar çok örnek var ki!
Son zamanlarda Türkiye bu konuda esasa ilişkin pek bir şey söylemiyor ama İsrail'in elinde kimsenin (daha doğrusu ABD ve Avrupa'nın) itiraz etmediği nükleer silahlar bulunduğu sürece bu gücü dengeleyecek bir karşılığının bulunması yeni Türk siyasetçilerine makul görünmüştü. Sonra bu tavrın, ahlaken doğru ama pratikte hiç bir sonuç doğurmayacak olduğu anlaşıldı. Türk tezi, "Bölgede kimsede nükleer silah bulunmasın" önermesine dönüştü. Konu, Türkiye için bu noktada duruyor. Ama İran her türlü mekanizmayı çalıştırarak, son derece kararlı ve ustalıkla nükleer programında ilerliyor.

İlginç tahliller

Bunun farkında olan kimi analizciler aşağıdaki tahlilleri yapıyorlar:
1- Bölgedeki tek nükleer ülke olan İsrail, İran'ın bu kapasiteyi kazandığında fiyakasının bozulacağını, tehdit yeteneğinin azalacağını biliyor ve böyle bir gelişmeye karşı her yöntemle mücadele ediyor.

2- Tek nükleer gücün bulunduğu bölge siyaseti çarpık oluyor. Nükleer ülkenin nüfusu ve ordu mevcudu az da olsa silahlarının gücü ve caydırıcılığı oranında (orantısızca) siyasal etkisi artıyor. Bu da dengeleri yapay olarak bozuyor. O nedenle aynı bölgede birden fazla nükleer gücün olması -atom silahlarının kullanılmasını engelleyeceğinden- daha itidalli ve uzlaşmaya açık siyasetlerin oluşmasına neden oluyor. Bu önermeye Asya alt-kıtasında Pakistan-Hindistan, dünya ölçeğinde de Rusya-ABD örnek veriliyor.

3- Dünya devletleri, nükleer kulübe yeni bir üyenin katılmasından her zaman tedirginlik duymuşlardır. Ama kısa sürede görülmüştür ki, yeni nükleer güç de itidalle ve geleneksel siyaset aklının gereklerine göre hareket etmektedir. Bunun aksine görünen tek örnek Kuzey Kore'dir ama o da Güney Kore'yi tahrik etmek için gerçekleştirdiği saldırganlıkları yine geleneksel usul ve araçlarla gerçekleştirmektedir.

4- Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda bazı stratejistler, İsrail'in ve kimi Körfez ülkeleri krallıkları/emirlikleri olmasa da ABD'nin İran'ın nükleer bir ülke olması için savaşa girmeyeceğini düşünüyorlar. Bunu da nükleer kapasiteye sahip bir ülke ile sürdürülecek pazarlıkların daha mutedil ve akılcı olacağı (daha önce olduğu gibi) tezine dayandırıyorlar. Geçmişte nükleer kapasiteye sahip ülkelerin birbirinin hayati çıkarlarına zarar vermekten kaçındıklarına işaret ediyorlar.

5- Nükleer güce sahip ülkeler arasında hiç mi sürtüşme olmuyor? Oluyor tabii. Bunu ya aracıları kullanarak yapıyorlar ya da geleneksel kuvvet ve araçlarla gerçekleştiriyorlar. Anlaşmazlıkların veya sürtüşmelerin büyümesini engelleyen bir kontrollülük egemen oluyor. Nükleer kapasite elde ettikten sonra ülkelerin çok daha az saldırgan olduğu tezi ciddi bir iddia olarak ortada duruyor.

Nükleer denge bir gerçek mi?

Gerçekten de insanlık tarihi 2. Dünya Savaşı sonrasını belirleyen 1945'e kadar çok kanlı savaşlara sahne oldu. Ama nükleer silahların ortaya çıktığı bu tarihten sonra büyük devletler arasında savaş olmadı. Nükleer silahlar onların arasındaki barışın bekçiliğini veya garantörlüğünü yaptılar. Savaş "çevre ülkeler" dediğimiz daha güçsüz ve geleneksel ülkeler arasında veya içinde oldu.

Bu durumda iki soru anlam kazanıyor:

1- Büyük savaşları önleyen nükleer silahların yok edilmesi politikasında ısrar edilmesi (ABD ve Türkiye bunu savunuyor) bölgemizde daha dengeli ve kalıcı barışa ne oranda katkıda bulunacak?

2- İran'ın nükleer kapasite kazanmasına (ABD buna göz yumarsa) bölge ülkeleri nasıl bir tepki (veya tepkiler) verecek?