Cadde Bostan sahil yolu ilk yapıldığında Erenköy’den, Suadiye’den hatta daha uzak yerlerden insanlar gelir orada sahil boyu yürürlerdi. Hala sahil insanların spor yapmak için tercih ettikleri bir yer.

İlk zamanlar da yürüyüşe gelen kapalı kadınlar örtülü olmayan bazı kadınlar tarafından taciz edilirdi. Gidin buradan sizin burada ne işiniz var, diyerek yürüdükleri sahil yoluna onların layık olmadıklarını ifade ederdi hafif şiddet uygulayarak hem de. Bağdat caddesinin sınırlarında olan yer modern insanların takılacağı bir yerdi çünkü onlara göre.

Bir zamanların bu sinik, dindar insanları önce pahalı arabalara binmeye başladılar, kadınlarının alış veriş yapacağı modern mağazalar çoğaldı, ipek eşarplı, pardesünün yerini tutan modern tunikli, çıplak ayaklarında marka terlikli kadınlar ortalıkta boy gösterdi.

Ak Parti'nin iktidar olmasıyla onların sokaktaki beden dilleri de değişti zamanla. Siyaset baş örtüsünü uzun süre oy kazanma enstrümanı olarak kullanıp, yasağı kaldırma inisiyatifini erteleyerek yeterli olduğuna ikna olduğu oy sayısına erişene kadar Müslüman kardeşlerinin toplumdaki mahrumiyetlerini kullandı, sonunda örtülü avukatlarımız, kaymakamlarımız oldu, her mahallede bir okul imam-hatibe dönüştürüldü.

Toplumda iktidarın davranış şekli, genel ahlakı zamanla bu ezilmiş halkın güç kaynağı oldu yıllarca sülale boyu ertelenmişliklerinde şuursuz bir patlamaya sebep oldu. Buna iktidar da dahil elbet. Yıllarca sıralarını beklediler, gücü ele geçirince ezilmişliklerinin öfkesini saçtılar.

Artık iktidarı destekleyen inanlar, inanmayanları taciz edip sindirmeye meyl ediyor.

Yaşam şartlarından dolayı tıkanmış olan hayal güçlerine en güzel örnek gezi olayları sırasında saldırıya uğradım diyen kadının fantazisi bence. Kadının hayali saldırganları, adaleli ülkemizde pek rastlanmayan, gezi de hiç görmediğimiz, Amerikanvari motorcu kılıklı adamlardı.

Bazı davranış şekilleri, düşünce halleri vardır ki kökü toplumsal inançlara dayanır ve insanların eğitimleri gelişmişlikleriyle alakalı olarak hayata geçer.

Mesela benim kültürümde evli kadınlar başlarını örter, bekar kadın daha serbest giyinir, evlenince derhal yarım bir başörtü örterler kafalarına. Bunların arasında dini inançlarından dolayı kapalı olan kadınlar diğer kapalı kadınlar gibi erkeklerden kaçmazlar çünkü benim kültürümde sosyal hayat kadın ve erkeğin yan yana olduğu bir şekilde işler. Toplumun yaptırım gücü onların cinsel arzuların ötesinde kadın ve erkek olarak yan yana konumlarını düzenleyecek şekilde inşa olmuştur. Kapalı kadınlar o yüzden erkeklerin yanında olmaktan rahatsız olmaz diğer inançlı hemcinslerinden daha özgür davranırlar. Amcalarının oğlunun yanında başlarını açar, sarılarak selamlar, bol kahkahalı sohbet ederler. El tutmayan kaçak göçek davranan insanını da dışlar toplum, onları sosyal olmayan, eksik insanlar olarak ayıplar.

Bunun nedeni ırkımın Müslümanlığı geç kabul etmesi, kendi kültürel inançlarının dini inançlarından daha baskın olmasıdır.

Evrensel inançlarda ise hala kadının bedenin kime ait olduğu olgusu kafaları karıştırır. Birçok toplumda kadın toplumun erkek yanının gözetimi altındadır.

Mahallenin çocuğunun davranışlarını terbiye etmekte kapı komşusu ne hak görüyorsa, kadının bedeninde de toplumun erkeği o hakkı görür.

Erkek erkektir, bacaklarını açar, elin kadının yanında yayılıp oturur, kollarını kadının memelerine dayar, dayarken bundan haz alır, bacaklarını kadının baldırına yapıştırır bundan da haz alır ama cinsel hazdan önce bu erkek olmasının erkekçe bir kadının yanında böyle oturma özgülüğünde cinsiyet önceliğinden dolayı kazandığı hakkın hazzıdır. Toplumun o doğmadan önce oluşturduğu bu görünmez yasa, o kadar güçlüdür ki hiç tanımadığı kadına dokunmakta sakınca görmez.

Aynı adam hiç tanımadığı bir kadını gece yalnız gördüğünde, onun hali hakkında karar verir, davranışı onun algısına göredir.

Başka bir adamla gördüyse hele bir de samimi gördüyse derhal olaya müdahil olup görünmez yasaların temsilcisi olarak, isterse onları taciz eder samimiyetlerinden dolayı, isterse döver artık meşrebinde nasıl bir yoksunluk varsa, aldığı güçle harekete geçip kendinden eksik gördüğü kadını taciz eder, tecavüz eder, meşrebince şiddeti hak görür.

Ayrıca iktidarın temsilci, örtüsüz kadın penceresiz eve benzetir. Kadın mı kız mı artık neyse diye söze başlamıştır, 20 polisin dövüp komaya soktuğu kadını halkına anlatırken.

Aile bakanı, o yaşında artık siyasi geleceği ile ilgili nasıl bir beklentisi varsa, konumunu ve cinsiyetini göz ardı edip 45 çocuğu taciz eden vakfı, bir olayla yargılamayın demiştir.

Ailenin babası gibi toplumun önderleri de toplumun karakterine, davranışlarına örnek teşkil eder oysa.

Dizi oyuncusu bir kadın sevgilisiyle oda kiralamış geçen günlerde, odayı kiraya veren adam gece yarısı bu çiftin dairesine gelmiş yanında bir adamla, gelmeyi kendine hak görmüş çünkü kızı o daireye getiren sevgili tanıdığı imiş. Ayrıca bir kadını bir adamla gece yarısı kiralık bir dairede, bu daire bu yüzden yolgeçen hanı olabilir, çünkü adam kendini biliyor, yaptığı işten emin. Neyse görüntüde gelme sebepleri yanındaki adama odaya kiralamak için gösterecekmiş, sanki Allah’ın günleri torbaya girmiş gibi, gece yarısı odaya gelip önce kadının sevgilisini bir güzel dövmüş, herhalde itiraz etti adam, sonra da kadını taciz etmiş.

Kadın sonuçta gece yarısı bir adamla oda kiralamış ne olacak ki, kadın bulundukları 10.katın penceresine çıkıp, yaklaşma atlarım diye bağırmış giyinmeye bile vakit bulamadan. Yardım istemiş komşulardan, komşular polis çağırmış ama kadın içerideki adamı durduramadığı için sonunda çaresizlikten pencereden atlayıp ölmüş.

Bu intihar mı yoksa korkudan panikle canını kurtarmak için odanın dışına kaçmak mı!?

Siz karar verin.

Bir yangında insanlar neden pencereden atlıyorsa bence kadının yaptığı da o.

Canını kurtarmak için ölmek.

Gece yarısı mahremine saldıran bir yabancıdan kendini kurtarmak için ölmek.

Şimdi eve giren ev sahibi ile yanındaki adam aranıyor. Neden kaçmaya ihtiyaç duydularsa artık madem eve bakmaya gelmişlerdi münasebetsiz bir saatte.

2014 yılında Muğla’da adı gazete baş harfleriyle belirtilmiş sefil bir kocada kendisi çiftçilik yapıyormuş adı açık seçik yazılmış karısını, karısı 26 yaşında iki çocuk annesi, öldürüp evinin yakınlarında bir yere koyduğu cesedine intihar süsü verip jandarmayı aramış sefil koca. İlk duruşmasında serbest kalmış ancak dördüncü duruşma üç sene sonra 2016 senesine denk gelmiş tutuklanıp ömür boyu ağır müebbete mahkum olmuş, ancak koca karısını öldürmüş de niye öldürmüş onu bir sorun bakalım. Adam kadını onu aldattığı şüphesiyle öldürmüş, o zaman mahkeme demiş ki he tamam o zaman hafifletici bir sebep bu, kadının suçu kocasını aldatmak. Kocasının suçu hafiflemiş o zaman 21 yıl vermişler sefil kocaya.

Bu arada tekrar altını çizmek istiyorum, haberi okuduğum Milliyet gazetesi kocanın adının baş harflerini vermiş, ölen kadının adını açık seçik yazmış

Akıl tutulması sadece belirli bir kesimde değil her yanımızı sarmış durumda.

Evlilik tıpkı bir iş anlaşması gibidir, kağıt üzerinde imzaların atıldığı bir anlaşmadır. Annemizle babamızla olduğu gibi bir bağımız yoktur kocamızla ve en önemlisi kocanın tüfekle vurup ormana attığı o beden kocanın malı değil kadına aittir. Kadın kendi bedeninden sorumludur tıpkı fırsat bulduğunda bedenini her yere dayama hakkını kendinde doğuştan bulan erkek gibi.

Ruhun ve bedenin müstakil olduğu nedense kabul görmez dünyanın birçok yerinde, bu kadının daha narin korunmaya muhtaç aynı zamanda çekici, herkesin canının çekebileceği bir unsur kabul edilmesinden belki de.

Bu kafaların topyekûn değişmesi için belki daha çok zaman gerekiyor.

Bu sabah kendi cinsimi yaşadığı vahşi ormanda en çok öldürülen bir hayvan türü gibi hissediyorum.

Her yerde rastlanan, her yerde her şekilde kolaylıkla öldürülen bir tür. Bu sabah haber turumdan sonra böyle bir ruh hali gelip yapıştı bana.

Yazılı, yazısız kanunlarla desteklenen hal, beden diliyle her daim hor görülen üzerinde herkesin söz söyleme hakkı olan bir tür.

O yüzden kendi türümle ilgili hikayeler yazmaya devam edeceğim çünkü yaram hiç kapanmıyor.

Kadınların öldürülmesiyle ilgili çektiğim belgesel bitince erkekleri öldüren kadınların duygularını öğrenmek için bir proje hazırlayacağım sonra evli oldukları insanların hiç bilmedikleri sırlarıyla bir zaman sonra tanışmak zorunda kalan insanların hikayesini hazırlayacağım.

Okyanusta bir damla olarak kendi halkamı kendimce hep hissettireceğim dışımdakilere..