Hafta sonunu sıcak, kaygılı ve neşesiz Atina’da geçirmek zorunda kaldım. Çünkü Yorgo Dalaras arkadaşımla stüdyoda buluşmam ve kayıt yapmam gerekiyordu.

Ayrıntıları eylül sonunda açıklanacak olan bu çalışmayı şimdilik bir kenara bırakalım.

Dediğim gibi, Atina’da kavurucu yaz sıcağı, endişeyle birleşmiş. Siyasi ve ekonomik durum pek iç açıcı görünmüyor.

Ama ülkelerin başına zaman zaman böyle talihsizlikler gelebiliyor elbette.

2001’de biz de dibe vurmamış mıydık!

***


Başta İrini Sarıoğlu olmak üzere Yunan Tarih Kurumu’ndaki dostlar sağolsun; Akropolis müzesinde rehber eşiliğinde bir tur ayarlamışlar. Klimalarla cennet gibi soğutulmuş bu güzel müzeyi gezmek, Mikenler’den günümüze kadar, hayranlık uyandırıcı sanat eserlerini görmek hoş bir sürpriz oldu.

***


Atina’ya gidince kadim dostum Mikis Theodorakis’i ziyaret etmemem düşünülemez elbette.

Pazar öğleden sonra, uçak saatine kadar, Akropolis’e bakan evinde sohbet ettik. Eski günleri, ortak dostları andık.

Theodorakis; Ritsos, Elitis, Seferis, Hacıdakisgibi büyük Yunan sanatçı neslinin son temsilcisi.

Hınzır bir gülümsemeyle “Kapıyı kapatmak bana kaldı” diyor. “Yakında kapatır giderim.”

Yaşar Kemal’i özlediğini söylüyor.

“O da seni özlüyor ama ikiniz de pek seyahat etmiyorsunuz“ diyorum.

Sekreteri gülerek söze karışıyor. “Taraçadan taraçaya bir helicopter bulmamız lazım” diyor.

Son zamanlarda dünya basınında yankılanan; “anti-semit olduğu“ iddiasını soruyorum.

Gülüyor. “Çok saçma bir şey” diyor. “Birileriyle konuşuyordum. Anti-rasist yerine anti-semit demişim. Hemen düzelttim. Ama Le Pen seçim kampanyası sırasında, ‘Theodorakis Hollande’ın arkadaşı ve anti-semit’ diye propaganda yaptı. Ben hiç anti-semit olabilir miyim?’’

İşte siyasetin sanatçılar için ne kadar tehlikeli olduğuna bir kanıt daha.

***


Bir ara Theodorakis bana sitem ediyor. “Atatürk hakkında bir film yapmışsın ama bana göndermedin. Biliyorsun ben Atatürk’ü çok severim” diyor.

“Filmi yaptığımı nerden duydun?” diye soruyorum.

“Erdoğan’dan“ cevabını veriyor.

Tayyip ErdoğanTheodorakis’i evinde ziyaret etmişti. O zaman söylemiş.

Müzik konuşuyoruz.

Her zaman söylediği gibi “Müzikte aslolan melodi yaratmaktır” diyor. “Çağlara dayanacak kadar güzel ve sağlam melodiler bestelemek. Beethoven, Mozart gibi büyük besteciler unutulmaz melodiler yarattılar.“

20. yüzyılı derinden etkileyen bu dev besteciye veda etme zamanı geliyor. Yanaklarından öpüyorum.

Ayrılırken “Arayı uzatma sakın” diyor.

Havaalanına doğru giderken; dünyada milyonlarca insanın diline takılan ölümsüz melodiler, senfoniler, baleler, film müzikleri yaratan bu sevgili dostu tekrar görebilmeyi diliyorum.