Miki Fare Beyrut’a gitmiş. Sokakta gezerken kediye rastlamış. Kaçmaya başlamış. Tam yakalanacakken bir delik bulup sığınmış. Oturduğu yerden kedinin pençelerini görebiliyormuş. Epeyce kedinin gitmesini beklemiş.
Bir süre sonra bir havlama sesi duymuş. Kedi ortadan kaybolmuş. Miki de kafasını deliğinden uzatmış. Kimseyi görmeyince dışarı çıkmış. Çıkar çıkmaz da köşede saklanan kedinin pençesine düşmüş. Can havliyle çırpınırken sormuş:
“Ama ben bir köpek sesi duydum. Sen korkup gittin sandım.”
Havlama taklidi yaparak gülmüş kedi:
“Burası sizin Hollywood’a benzemez ufaklık... Burası Ortadoğu! Burada hayatta kalmak için çok dil bilmek zorundasın.”
* * *
Fıkrayı Ortadoğu’da büyükelçilik yapmış bir diplomattan dinledim geçenlerde...
Ortadoğu’yu anlamaya çalışan bir Batılı ülkenin başbakanına, işin zorluğunu bu fıkrayla özetlemişti.
Kuruluşundan beri geçimini Batı’da arayan Türkiye, şimdi yıllar yılı sırt çevirdiği Ortadoğu’ya yüzünü dönmenin sıkıntılarını yaşıyor.
Ama Ortadoğu onu tanıyor; o, Ortadoğu’yu tanımıyor.
Suriye’yi bilen yeterli uzmanı, Arapça konuşan yeterli diplomatı, üniversitesinde yeterli kürsüsü yok. Şam’daki dünkü basın toplantısında muhabiri yok. Halep’te medya bürosu yok. Bu donanımsızlıkla gözü kara dalıp “Bölgenin lideri olacağım” cakasıyla yürüdüğü kaygan zeminde “çok dil” bilmediğinden, dostu düşmandan ayırmakta zorlanıyor.
Bir zamanlar ortak tatbikatlar yaptığı İsrail’den ummadığı anda tokat yiyor.
“Kardeşim” diye yaklaştığı Esad’a, 6 ay sonra “Katilim” demek durumunda kalıyor.
Bağdat’ta, Erbil’de havlama sesi çıkarabilen kedilerin tuzağına düşüyor.
“Komşularla sıfır sorun” diye çıktığı yolda kısa zamanda “Sorunlarla sıfır komşu” noktasına sürükleniyor.
Ve çareyi yine komşularını Batılılara şikâyette buluyor.
O Batı ki, sorunun devası değil, kaynağı aslında...
Doğunun dilini öğrenene kadar daha epeyce dayak yemek mukadder görünüyor.

Bakanın mizah algısı
Ben Milli Eğitim Bakanı’na “Soysuz” ya da “Kansız” desem, “Amma güzel espri yaptı” diye güler mi acaba?
Kazara bir yazar, vekiller için “ağzından köpük saçan aşağılıklar” sıfatını kaçırsa “milli refleks gösterdi” mi denir?
İktidar yandaşlarına “Azgın güruh” denilse bu, hakaret sahibinin mizah anlayışına mı verilir?
Yok canım! Adamı vururlar mazallah...
Ama muhaliflere atış serbest...
Mart ayında, benim de aralarında olduğum bazı yazarları aşağılayıcı ifadelerle hedef gösteren, ırkçı bir kitabın Kartal’daki liselerde ücretsiz dağıtıldığı yazılmıştı. Bakan’dan açıklama istemiştik.
Dinçer bize değilse de Meclis’te CHP milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün soru önergesine cevap verdi.
Meğer 500 kitabı çocuklara Kartal Kaymakamı hediye etmiş, ama kimse hedef alınmamış. Sadece Ermeni iddialarıyla ilgili yazılanlar konusunda “milli refleksle, mizahi bir tarzda eleştiri yapılmış”.
Hrant Dink katledildiğinde İstanbul Emniyet Müdürü de, “Milliyetçi duygularla işlenmiş bir cinayet” demişti.
“Milli refleks”in Türkçe meali budur! Buna “mizah” diyen, sonuçlarından da mesul olur.