Bu ülkede 2006 yılından beri Nevruzlarda olay çıkmadı.  Olay çıkmadı çünkü 2006 yılından bu yana ‘Devlet’ denen mekanizma, Nevruz’da olay çıkmaması için PKK’ya el altından haber yollamaktaydı.
PKK da bir şekilde Nevruz’da gerilim olmayacağının garantisini veriyordu.
Bu sayece BDP’liler (ve DTP) diledikleri gibi meydanlarda miting yapıyor; kaymakam amcalar, ilçe jandarma komutanlarıyla el ele ateşten atlarken fotoğraflar çektiriyor; Nevruzlar sorunsuz geçiyor; akşam olduğunda herkes mutlu mesut evine dağılıyordu.
Ta ki, bu yıla kadar.
Bu yıl hükümet, Nevruz’un büyük bir gövde gösterisine dönüşeceği korkusuyla pazar günkü kutlamaları iptal ederek büyük bir kaosa imkan verdi.
Ardından dün de Cudi’de 5 özel harekatçının şehit olduğu haberini aldık.
Haklı olarak ‘O zaman Türkiye’yi yönetenlerle şimdi yönetenler aynı insanlar’ diyeceksiniz. Evet karakterler aynı olsa da ‘Devlet’ değişti. Devlette ne olduğu, kimin nasıl hesaplar yaptığı artık belli değil. Mayın tarlası. İçeride farklı unsurlar arasında adı konmamış bir bilek güreşi var. Oyun içinde oyun var. Dışarıda da bölgesel güçlerin hesapları ve PKK içi dengeler...
Beni tedirgin eden, ‘Devlet’ denen mekanizmanın ‘operasyoncu’ zihniyete teslim olmuş olması değil. Beni asıl tedirgin eden, kontrolün kimsede olmaması. Eskiden Kürt sorunu konusunda devlet içinde bir ‘özgüven’ vardı; şimdi ise ucu açık bir yalpalama. Birileri sürekli çelme takmaya, yakında yeniden başlaması planlanan ‘açılım’ sürecini baltalamaya çalışıyor. Hükümet ise kurulmuş saat gibi hep beklenen reaksiyonları veriyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan, dün grup konuşmasında Nevruz’da meydanların BDP’lilere yasaklanmasını savunurken, “Sizlerin alamadığınız haberleri niçin bizim alabileceğimizi düşünmüyorsunuz? (Bu haberler) bizi ister istemez daha temkinli hareket etmeye sevk etmektedir. İşte terörist liderlerinden bir tanesinin ‘kan gölüne çevireceğiz’ diye yaptığı açıklamayı duymuyor musunuz? Kulağınız var sağır mısınız?“ dedi.
Tamam, eminim Başbakan’a bir sürü rapor gitmiştir. Zaten günlerdir bazı gazeteler emniyet kökenli haberlerle Nevruz’da ‘provokasyon’ hazırlığı olacağını yazıp duruyor. Ve yine eminim ki bu raporlar öcü gibi ‘Aman Kürtler Arap Baharı yapmaya çalışacak! Aman dikkat, büyük kalabalıklar halinde Nevruz’da toplanacaklar’ diye korkutmaya çalışmıştır.
Ve her daim beklenen reaksiyonu veren hükümet, bu korkularla Nevruz’da meydanları yasaklamıştır.
Oysa büyük tablo çok farklı. Gerçekte Kürt cephesinde ‘Kürt Baharı’ değil müzakere hasleti var. O yüzden KCK operasyonlarından binlerce kişi gözaltına alınmış olsa da, ciddi bir protesto girişimi olmadı. Standart siyasi demeçler dışında kitlesel eylemler yapılmadı. BDP bile sert demeçlere rağmen insanları sokağa dökmeye çalışmadı. Bunların bir anlamı yok mu?
Diyeceğim o ki, kış karlı ve sert hava muhalefetiyle geçmiş olduğu için, baharda siyaset yumuşayabilir. Hükümetin niyeti varsa, kontrolü eline alır ve yeni bir yol haritası belirler. Kürt meselesini bitirebilir.
Ama süreç uzayıp, kararsızlıklar sürdükçe, işe şeytanlar karışmaya başlıyor...
Sahi, milletvekillerinin olduğu otobüsün camını kırıp, içeri gaz bombası atıp sonra Ahmet Türk’e kim yumruk attı?