Dün sabah iki günlüğüne Berlin’e gitmek için İstanbul Atatürk havaalanındaydım. Mekânda bir ağırlık var, ortam keyifsiz, görevlilerin ağızlarını bıçak açmıyor... Bir önceki gün 168 kişi grev yasağını protesto ettiği için işten atıldı. Hem de dünyada görülmemiş bir biçimde SMS’le... Nasıl ağır gelmesin?
Zaten güne de Yeni Şafak’ta Ali Akel’in Uludere yazısı nedeniyle işinden olduğu haberiyle uyanmıştım.
Üstüne bir de gazetelerde ”Kürtaj yasağı” haberlerini okumak yetti.
Aklıma Ak Parti camiasından bir arkadaşın yakın zaman önce sarf ettiği bir cümle geldi: ”Biz bu yola bunun için çıkmamıştık...”
Sizi bilmiyorum ama ben artık bu azarlardan, bağırmalardan, hakaretlerden, üst üste gelen duygusuzluk ve duygu seli sarmalından bıktım...
Uludere’yi yazmaktan, “N’olur biraz merhamet...” demekten, ”Bu iş bu kafayla çözülmez” diye hatırlatmaktan, paralanmaktan, hep yalvarmaktan bıktım...
Bıyıklı adamlarla bir kadın için en tatsız ve mahrem konuların başında gelen kürtajı, sezaryeni konuşmaktan, ”bilimsel” diye deli deli teoriler dinlemekten bıktım...
Uyarmaktan, dengelemekten, bazen de dengeleyememekten de bıktım.
Bilsem nasıl yapıldığını, şarkı-türkü, kuş, böcek yazacağım. Aklım erse, sadece spor konuşacağım. Lokanta, şarap, seyahatle falan ilgileneceğim. Vurup bütün gün klimalı AVM’leri, yeni mekânları, en son trendleri, en ünlü ünlüleri kovalayacağım. Yok ama yok olmuyor. Tanrı beni böyle yaratmış, ailem okutmuş, hayat gazeteci yapmış.
Korkarım daha light bir versiyonum çıkana kadar, tedavülde bu var.
O yüzden sormadan edemiyorum; bu ülkede neden bu kadar mutsuz insan var?
Tabii bu sorunun çok farklı yanıtları var. Ama beni susturmanın en kestirme yolu, ”Aslı tamamen yanlışsın. Twitter’a, medyaya, Kürtlere, entellere, sosyetiklere, kendi çevrene bakıp aldanma. İnsanlar gayet mutlu. Aldıkları hizmetten, önlerindeki yeni imkânlardan, adeta tapındıkları liderden, değişimden, ekonomiden son derece mutlular. Zaten mutlular ki düzenin devamı için gidip oy kullanıyorlar...” demeniz.
Allah Allah..! Bir yerde bir hesap hatası var. Evet, çağdaş demokratik devletin görevi, ortak bir sosyal kontrat etrafında vatandaşların refah ve mutluluğunu sağlamak.
Ama benim çevremde gidişattan şikâyet etmeyenler sadece hükümet ve Ak Parti’de görev yapanlar, lider kültüne inananlar ve büyük paralar kazanan işadamları. Hadi bir de listeye Başakşehir ahalisini, geceleri Reina, Angelique, Sorti’ye ”eğlenmeye” giden varlıklı aile çocuklarını, Boğaz’da oturanları ve Acun Ilıcalı’yı ekleyelim. Sağdan sola, soldan sağa yüzde 10 bile etmiyor.
Peki, nerede geriye kalan yüz binlerce mutlu mesut vatandaş?