8-10 yılda bir ülkede genel af gündeme gelmekte. Bir süredir yine bu konu tartışılmakta.

Ülkede hiçbir konunun ölçüsü, akla, evrensel hukuka uygunluğu kalmadı. Şu konu öyle değil böyle olsun diyecek durum yok. Neyin ne olacağının kararı ülke insanının istencinin dışında, belli güç odaklarınca verilmekte.

Suç işleyenlerin, işledikleri suçların bedellerini ödemeleri, topluma uyumlu duruma gelebilmeleri, işlenen suçtan zarar gören tarafın hukuka saygı duygusunun gelişmesi gerektiği açık. Getirilen af yasaları bu amaçlara çok uygun düşmemekte.

Çıkarılan af yasalarının tümü, oy avcılığı, siyasal gelecek arayışı, belli kesimlere yaranma girişimlerinin sonucunda atılan adımlar olmuştur.

Yurttaşların suçluluklarının sürmesi ya da kaldırılması, siyasal getiri, çıkar sağlama, oy kazanma pazarlığı konusu olmaktan çıkarılmalıdır.

Bunun dışında, bir insana çekmesi gereken, topluma yeniden kazanılmasını sağlayacak bir ceza verilmesi durumunda, verilen cezanın kaldırılması siyasal getiri durumuna düşmemeli. Tutuklu ya da hükümlüler almış oldukları cezayı erkenden bitirebilmek için her gün “acaba ne zaman af çıkacak, kimleri kapsayacak?” beklentileriyle yatıp kalkmamalılar.

Devlete karşı suç

Devlete karşı gelme, devlete karşı suç işleme kavramları, göreceli bir kavramlar. İnsanlık tarihi boyunca, insan hak ve özgürlükleri alanında atılan tüm adımların özü, yurttaşları devlete, yönetenlere karşı korumak olmuştur.

Devlet, yurttaşlarına hizmet etmek için kurulmuş siyasal bir örgütlenmedir.

Yurttaşların devleti eleştirmeleri en doğal haklarıdır. Devletin uygulamalarını, izlediği yolları, yöntemleri, şiddet kullanmamak koşuluyla eleştirmek, bunlara karşı türlü yollarla tepkiler koymak en doğal haklar arasındadır. Bu eylemlerin suç olarak nitelenmesi düşünülemez.

Devleti eleştirmek değil, eleştirmemek olumlu bir davranış olmamalı.

Özel ya da tüzel kişilerin devlete karşı işledikleri suçları, devlet erteleyebilir, ortadan kaldırabilir. Özel kişilere karşı işlenen suçun ertelenmesi, ortadan kaldırılması yetkisi devletin olmamalı. Bu görev yargıya bırakılmalı.

Özel kişiler arasında işlenen suçlar

İnsanlar arasında işlenen suçların bağışlanması, devlet, devlet görevlileri eliyle ya da Yasama Meclisi’nce yapılamaz. Bir yurttaş başka bir yurttaşın malını çalmışsa, çalanın suçunun bağışlanmasını ancak malı çalınan insan yapabilmeli. Devletin böyle bir yetki kullanması mantık kurallarına aykırı bir iştir.

Bir yurttaş başka bir yurttaşı öldürünce, öldürenin suçunu devlet ortadan kaldırırsa, bu öldürülen insanın haklarına yapılmış bir saldırı, öldüren insana, ölen insanın haklarını çiğnetme eylemi yapılmış olur.

Toplumu oluşturan bireylerin gönüllerinin rahat olabilmesi, kendilerini ilgilendiren konularda alınan kararlara katılmalarıyla sağlanabilir. İşlenen suçların kaldırılması ya da ertelenmesiyle ilgili alınacak kararın oluşmasında, işlenen suçun taraflarının söz söyleme, savunma, kararın oluşmasında oy kullanma hakları olmalıdır.

Yargı kararı, başka bir yargı kararıyla değiştirilebilmeli

Bir insan ülkede geçerli olan, ceza hukuku ile tamamlayıcısı olan infaz hukuku kapsamında işlemin olduğu suçun bedelini öder.

Hüküm giymiş özel ya da bir tüzel kişinin, tutukluluk sürecinde değişik nedenlerle, uğratıldığı yaptırımın ertelenmesi, kaldırılması gereği ortaya çıkabilir. Tutukevlerinde yatanların tümü suçlu oldukları için burada yatmamakta. Özellikle siyasal suçlu olarak gösterilenlerin büyük çoğunluğu, suçlu oldukları için değil, yönetime karşı oldukları için, boş yere yatmakta, kendilerinde öç alınmakta. Görüşleri yönetime, devlete ters olan, bunları eleştirenlere yönelik “siyasal suç” kavramıyla açılanan bir suç olmamalı.

Genel Af, toplumun yararının gerektirmesi durumunda, belli suçları kapsayan ve kovuşturmaların durdurulması, verilmiş cezaların kaldırılması ya da azaltılması biçimindeki devlet işlemi olarak tanımlanır. Bir yanlışlığın, olumsuzluğun, hukuksuzluğun giderilmesi “devlet işlemi”yle değil “yargı kararı”yla yaşama geçmelidir.

Bir tutuklunun, tutukluluk sürecinde, sağlığı bozulabilir, suçsuzluğu ortaya çıkmış olabilir. Bu durumda tutukluluğunun kaldırılması zorunlu duruma gelebilir. Tutukluluğun kaldırılması, Cumhurbaşkanı, Yasama Organı gibi kişi ya da kurumlara bırakılmamalı. Bunun kararı bir başka yargı organı tarafında verilebilmelidir.

Bir yargının özle ya da tüzel kişilerle ilgili vermiş olduğu karar, ancak başka bir yargı organı tarafından yapılacak yeniden yargılanmayla oluşturulacak “yargı kararıyla” olanaklı olmalı.

Tutuklu ya da hükümlülerin, kendileriyle ilgili yaptırım kararlarının ertelenmesi, kaldırılması siyasetçilerin yetkilerine bırakılınca, suç işleyenlerin bir siyasal araç olarak kullanılmaya başlanmaları kaçınılmaz olur.

Birilerinin “kurtarıcı”, “bağışlayıcı”, “baba” kılıklarına girerek tutuklu ya da hükümlülerin salıverilmesi, “Yargı Bağımsızlığı”na yapılan en büyük saldırıdır. Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri arasında olması gereken bağımsızlığın çiğnenmesidir.