Saygı Öztürk 21 Eylül tarihli Sözcü gazetesine '13 ilimiz daha gitti ' başlıklı yazı yazmış. Pontos paranoyası üzerinden , Pontoslu Rumlar üzerinden istismara kalkışmış. Saygı Öztürk ve onun gibiler gazetecilik mesleğine sızmış çürük yumurtadırlar. Bunlar gazetecilik mesleğini tetikçilik olsun diye yaparlar. Veli Küçük gibilerin adamları, gazetecilik mesleğinde onların zihin izdüşümleridir. Veli Küçük de geçmişte Topal Osman neyse aynısıdır .Karadeniz’e geldikten sonra ne tür çalışmalar yaptığı ortada. Rahip Santoro, Hrant'ı vuran, bundan sonra Karadeniz'de olacakları planlayan şebekenin kurucusudur.

Bizim için çok değerli yazar olan Yorgo Andreadis'e de yaptıkları kumpas sonucu 90 lı yılların sonunda istenmeyen adam ilan ettirerek Türkiye'ye girme yasağı koydurttular. Bunlar Topal Osman'ın torunlarıdır, her daim kanla beslenirler, Ermeni halkının, Pontos Rum halkının kanı olmuş fark etmez.

Bunlar Topal Osman gibi sahiplerine itaat derecesinde bağlıdır. İşte o yüzden Topal Osman sahipleri tarafından son görevi olan Mustafa Kemal Karşıtı Ali Şükrü Bey'i acımasızca katlettikten sonra boynu vurulmuş ve ibretlik olsun diye çok övülen birinci meclis önünde kafası olmadığı için üç gün boyunca ayağından asılı tutulmuştur.

Topal Osman kayıtlı şekilde katilliği tescilli olan biridir, ta ki modern Topal Osman olan Veli Küçük'un Karadeniz'e gelinceye kadar. Pontos Rumları ve Ermeni halkının acımasız katillerinden biri olan Topal Osman'ı idolu kabul eden Veli Küçük ve tayfası katilden kahraman elde etmek için Katil Topal'ı ellerinden geldiği kadar parlatmaya çalıştılar. Topal Osman bir kesimin dilinde kısmen de olsa kahraman olarak anılıyorsa , bu karanlık işlerin adamı Veli Küçük'e borçludur. Yine Veli Küçük ve kliği döneminde Topal Osman'ın anıtı Giresun'a yapılmıştır.

Modern Topal Osman olan Veli Küçük'de idolu olan Topal'ı aratmayacak denli işler yapmıştır bu ülkede ve ayni Topal Osman'in akıbeti ile karşı karşıya da kalmıştır. Fakat modern Topal yeni efendisi sürecin yeni ruhu ve yönü, yeni ortalıklar itibarıyla onu af etmiştir, yeni işler, yeni görevler aldılar. Saygı Öztürk gibiler öyle kendiliğinden konuşmuyor, bu kliğin sözcüsü gibi hareket ediyorlar. Sürecin ihtiyacı olan şovenizmi Pontos Rumları üzerinden harlamaya çalışıyor.

Ey gidi Topal'ın torunları, bu ülkede tüm malzemeleri tükettiniz değil mi. Ermenilerdi, Kürtlerdi, Cumartesi anneleriydi, işçilerdi. Size yeterli gelmeyince yaşadığınız krizi saklamak için yüzyıl önce büyük bir soykırıma maruz kalmış biz Pontoslu Rumlarla mı uğraşmaya karar verdiniz. Allah aşkına bu nasıl bir ruh halidir. Pontos Rumları en son Yunanistan üzerinden vurabileceğiniz halktır. Düşünün ki Kerkük'te yaşayan Türkler için Türkiye ne ise şu an Yunanistan bizim için öyledir. Yani sadece politik ihtiyaca göre bazen görülen, bazen görülmeyen, kendi kaderine terk edilmiş bir halkız. Saygı Öztürk'ün yazısında ki belki de tek doğru söylediği şey Yunanistan'ın kendi bulunduğu topraklarda ulusal inşası için bizi Lozan'dan başlayarak kendi kaderimize terk etmesidir. Yunanistan Pontos soykırımını dahi ancak 1994 yılında kabul etmiştir.

Bu durumu pekiştirin diye, yani Yunanistan ile Pontoslu Rumlar arasındaki ilişkiyi daha iyi anlayabilmeniz için sizlere bir örneği paylaşmak istiyorum. Venizelos ismini iyi ya da kötü yakın tarihi okuyanlar bilir.Burada tartışıldığı kadar bizde kralcılar ile cumhuriyetçiler, cumhuriyetçiler ile sosyalistler arasında da çok tartışılan siyasetçi .Özellikle Osmanlı ile Cumhuriyet döneminde biz Pontos Rumlarına yönelimin olduğu 1914 ile 1923 arası Yunanistan'da aktif siyasetin içerisinde olan birisiydi. Yani Mustafa KEMAL ve arkadaşlarının Yunanistan'ı bahane ederek bize neler yapıldığını çok iyi bilen biriydi. Oysa yakın dönemde Atina’da “Venizelos Vakfı’nın” arşivinde bir belge ortaya çıktı.12 Ocak 1934’te Fransızca yazılmış Belgede aynı Venizelos, Mustafa Kemal'in “Nobel Barış Ödülü’ne” adaylığını öneriyordu. Bu Mektubu ben de okudum ve uzun uzun Venizelos tarafından Mustafa Kemal güzellemesi yapılmış olduğunu üzülerek gördüm. Yaptığı güzellemenin ardından da Mustafa Kemal'e Nobel Barış ödülünün verilmesini istiyordu.

Şimdi Venizelos Biz Pontoslu Rumlar için Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal ve arkadaşlarının neyi ifade ettiğini bilmiyor muydu , bilmediğini kim söyleyebilir. O dönemin canlı şahididir. Hatta o dönem bizlere yönelim için bahane ettiği Yunanistan devletinin başbakanı değil miydi. Mustafa Kemal'e Nobel Barış Ödülü verilmesini istemek ne demek. Bu durumun hangi aklı başında biri açıklayabilir. Bu ne ilk ne de son olacağını düşünmüyorum, daha sayısızca örnek sayabilirim. Yunanistan ile Pontos'u, Pontos halkını vurmak isterken iki kere düşünmek gerek, gerçi sizin tüm bu gerçekleri bildiğinizi adım gibi biliyorum, ama niyet üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olunca her türlü asparagas, tetikçi bakış açısı serbest., Ne diyelim geçmişte istiklal mahkemeleri kararları ile sırf Pontoslu Rum olduğu için asılan öğretmen kardeşimizin dediği gibi aşk olsun adaletinize.

Demek ki neymiş istiklal mahkemeleri ve uygulamaları tarihe karışsa da ruhu hala yaşıyor böyle sözde tetikçi gazetecilerin pratiğinde. Bir de hızını alamayan tetikçi gazeteci Saygı Öztürk Cumhurbaşkanını harekete geçmeye çağırıyor. Ne yapsın Cumhurbaşkanı kelaynak kuşu misali bir kaç bin geride kalmış Rum'u da Yunanistan 'a mı göndersin. Bize yapılanlar kesmedi mi sizi? Olmadı malum kriz var ya, isterseniz yeniden bizi varlık vergisine bağlayın, ödeyemedik mi yeni Aşkaleler mi kursunlar.