23 Nisan’da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladık. 1920’de Ankara’da toplanan Meclis; kaybedilmiş bir savaş ve işgal edilmiş topraklar üzerinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarının başlattığı, “milli mücadele”yi ve Osmanlı’nın yerini alacak Cumhuriyet’in inşasını sembolize ediyordu. Cumhuriyet 23 Ekim 1923’te ilan edildi.
Türkiye seçimlere AKP başta siyasi partilerin “2023 Vizyonu”nu ortaya koydukları program tartışmalarıyla giriyor.
“Vizyon” denince de akla ekonomik göstergeler, kalkınma hedefleri, ulusal gelir, ihracat rakamları geliyor. 100. yılda bugünkünden daha ileri hedefler konulması, yalnız ekonomide ve teknolojide değil, “insan”ı temel alan haklar ve özgürlükler alanında, demokratik standartlarda da “çıta”nın yükseltilmesi bekleniyor. Bazı yaraların kapanması, acıların dinmesi, toplumu kutuplaştıran, ayrıştıran sorunların çözümlenmesi gerekiyor. Kürt sorununa “yeni anayasa” çerçevesinde çözüm bulunması, 21. yüzyılın kimliklere, inançlara, kültürel değerlere önem veren çoğulculuk anlayışının da bir yansıması.
2011 seçimlerinde iktidara talip liderlerin 2023 Türkiye’sine gönderme yapıp, Cumhuriyet tarihi boyunca gündemde kalan sorunları askıda tutma gibi bir şansları olamaz.
Cumhuriyet’in “100. Yıl” başarısı çatışmasız bir topluma erişmek olacaktır.
12 Haziran’da oluşacak yeni parlamento bir “toplum sözleşmesi”yle Kürt sorununa bulunacak çözümleri şimdiden tartışmalıdır.
Liderler, seçim meydanlarında “boş vaatler” yerine Türkiye’nin gerçek sorunlarına eğilmeliler.
23 Nisan coşkusu, bize 91 yıl önceki zorlukları da anlatıyor.
Osmanlı’yı “yedi düvel”le savaşmak zorunda bırakan sonu gelmeyen hatalar, dağılan bir imparatorluk, işgal altındaki Anadolu ve ulusun “makûs talihi”ni değiştirmeye çalışan, “egemenlik kayıtsız şartsız halkındır” diyerek bağımsızlık ve özgürlük peşinde koşan kadrolar.
Cumhuriyet’in 100. yıldönümü bu coşkuyu da pekiştirecek.
Soğuk Savaş döneminde kendi içinde sorunlar yaşasa da, demokrasisi darbelerle savrulsa da, 20. yüzyılın küresel felaketlerinin bir kısmından korunabilmiş bir ülke Türkiye. Anadolu insanının yaşadığı acıların tarihinde 1915’in özel bir yeri var. 24 Nisan’da tam da 23 Nisan coşkusunu yaşadığımız günün ertesinde Anadolu Ermenilerinin trajedisini hatırlıyoruz. Osmanlı’daki İttihatçı yönetim, bir savaş planı olarak, bir halkı sürüyor. 1 milyon insan kırılıyor. “Tehcir”, “etnik temizlik”, “soykırım” adına ne dersek diyelim, 1915’te bu topraklarda bir büyük trajedi/felaket yaşanmış ve “bu acı hepimizin!” ve bu topraklara ait. Ermeni, Türk, Kürt hepimizin.
2015 yılı bu tarihin 100. yıldönümü.
Keşke retoriğin ötesine geçebilsek.
Anadolu özlemiyle yaşamları son bulmuş insanların torunlarını Türkiye’ye davet etsek.
2023’ü barış ve dostluklar üzerine inşa edebilsek. Çok mu zor?!