Yeni anayasanın hazırlık süresi 4 aşamadan oluşacaktı.

1: katılım, veri toplama, değerlendirme, 2: ilkelerin belirlenmesi, metnin yazılması, 3: metnin kamuoyuna sunulması ve tartışılması, 4: elde edilen görüşlere göre taslağın elden geçirilmesi, teklif haline getirilmesi.

Anayasa uzlaşma komisyonunun 2. aşama için kendine koyduğu süre 31 Aralık’ta doluyor. Bir yıllık performans, uzlaşamadıkları konularda ek sürenin de işe yaramayacağını gösteriyor. Aralarından biri itiraz etse o madde yine çıkmayacak.

Yürümeyeceğini bildikleri bir yöntemle yazıma başladılar. Mevcut anayasa maddeleri üzerinde düzeltmeler yaparak iskeleti korumaya çalıştılar. Bu, yepyeni anayasa değil anayasada değişiklik manasına gelirdi, o değişikliği bile gerçekleştiremediler. Anayasalarda başlangıç diye bir şart yok, ısrarcı olup daha başlangıç kısmında anlaşamadılar.

Grup haklarını göz önünde bulundurmadılar. Yurttaşlık gibi, dünyada bayatlamış, milliyetçiliğin esası olan bir kavramın yerine evrensel insan haklarını güvence altına alan bir düzenleme getirilmesi yeterliyken, anayasal yurttaşlık konusunda bile uzlaşamadılar.

Temel ilkeler başlığı altında, ‘kişinin maddi ve manevi hakkına devletin saygı göstermek zorunda olduğu, hakların doğuştan insan olmaktan kaynaklandığı, herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz devredilmez vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir’ metnin de oybirliği ile uzlaştılar ama, ana dilde eğitim, din ve vicdan hürriyeti, cinsel yönelim vb konuları, dokunulmaz devredilmez haklardan saymadılar.

İnsan haklarına saygılı değil, insan haklarına dayalı bir anayasa hedeflenmediği sürece, hakların aynı önemde ve bir bütün olarak ele alınması da mümkün olamıyor. O zaman ortaya işte böyle ikiyüzlü bir siyaset çıkıyor.

Yazım süresi boyunca, AKP, CHP, MHP’nin, 12 Eylül sistemini değiştirmek yerine mevcut sisteme sahip olma yarışlarını bir kez daha izledik. Şikayet ettikleri sisteme yapışıklar, kaybedilen zamandan sadece kendilerine kazanç sağlıyorlar. Çünkü bugünü kurmayı değil, bugünden yararlanmayı tercih ediyorlar.

Daha fazla kaybedecek zaman yok. Türkiye Cumhuriyeti’nin mağduriyet üreten tarihini telafi edecek, eşitsizlik ve haksızlıkları geride bırakacak mekanizmaları kurumsallaştıracak, toplumun geleceğini günün evrensel değerleri üzerinden inşa edecek bir anayasa hazırlayacak zihniyete ihtiyaç var.

Hemen 3. aşamaya geçilmeli ve ne yazdıklarını kamuoyu görüp, tartışmalı. Çoğunluk anayasası değil, çoğulcu bir anayasa için teklifi, 1. aşamaya katılan, görüş ve önerilerini iletenlerden bir heyet hazırlayıp sunmalı.

Kuvvetler ayrılığındaki dengeleri yeniden oluşturacak bir anayasa ile başkanlık sistemine gerek kalmadan sorunların giderilebilmesinin mümkün olduğunu, adem-i merkeziyetçiliğin gerekliliğini, ayrımcılıktan milliyetçilikten arındırılmış temel hak ve özgürlüklere dayalı bir anayasanın yapılabilmesini sağlayabilmenin başka yolu görünmüyor.

Özellikle CHP demokrasinin gerekli kıldığı içerik ve çerçeveye oturtamadığı anayasa taslağını, bu aşamadan sonra kendi elleriyle başbakanın inisiyatifine bıraktığının farkında mı bilmiyorum ama, ilk aşamada komisyonla görüşmelere katılmış heyet içinden biri olarak, tek adam anayasasına hiç izin veremeyiz.

Yeni anayasa, kimsenin istediği anayasa olmayacak. Ama yeni anayasa, herkesin hayatını ve fikirlerini istediği gibi, eşit savunma ve eşit yaşama geçirebilme imkanı verecek.

Bütün bu talepler, insanlık için sıradan ama Türkiye için önemli bir adım. Çok daha fazlasını üretmeye, çok daha fazlasını hak ediyor olmamıza rağmen, neredeyse bir asır aynı sarmalın içinde boğuluyoruz. Hiç değilse nefes aldıracak bir anayasa istiyoruz.

Einstein, 2 şey sonsuzdur, biri evren diğeri insanın aptallığı, fakat ilkinden o kadar emin değilim demişti. İnsanların Einstein’ı ikincisinde de kuşkuya düşürebilmesi umuduyla…