Salı günü yayımladığım “En çok cahilden korkarım” yazısı beklemediğim kadar yoğun bir ilgiyle karşılandı. Hem bana e-posta yoluyla ulaşanlar hem de facebook’ta yorum yapanlar çok ilginç düşünceler ortaya attılar.

Bu yorumların çoğu olumlu, zihin açıcı, bazıları ise düpedüz öğreticiydi ama cehaletin tanımına tam olarak uyan mesajlar da vardı.

Hem bilmeyen hem de bilmediğini bilmeyen kişilerin yorumlarıydı bunlar.

Bazıları beni hayretten hayrete düşürecek kadar acayipti doğrusu.

Mesela, birisi nedense benim halka hakaret ettiğime inanmıştı.

Bir okur beni Kemalist olmadığım için kınarken, bir başkası Kemalist olduğum için suçluyordu.

Bir kadın okurum ise yazıyı birçok tanıdığına gönderdiğini ve bir tek kişi hariç hepsinin ‘Vay sen bana cahil mi dedin’ tepkisi verdiğini anlatıyordu.

Böylece biz de kendi çapımızda bir deney yapmış olduk ve cehaletin ne korkunç bir karanlık olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

***


Bir okurum ise şöyleyazmış:

“Cehl-i mürekkep gayrı kaabil-i ıslahtır.”

Bu deyim çok ama çok hoşuma gitti.Çünkü hem katmerli bir cehaletten söz ediyor hem de kelime benzerliği yüzünden ‘okumuş-yazmış cehalete’ dikkat çekiyor.

Okurumun açıklamaları şöyle:

Cehalet, ilmin zıddı olup, bilmeme halini ifade eder; üç şekilde görülür:

1. Cehl-i basit: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmaktır.

2. Cehl-i mu’kab: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamaktır.

3. Cehl-imürekkep: Bilmediği halde, kendini biliyor zannetme veya yanlış malumatını doğru kabul etme halidir.Yanlış bilgisini ilim sanmaktır.

Birincisinin tedavisi kolay, ikinci ve üçüncüsünün tedavisi hayli zordur. Çünkü, böyleleri hem bilmiyorlar hem de bilmediklerini bilmiyorlar. Cehaleti bir hastalığa benzetirsek, cehl-i mürekkep; hastanın kendisini sağlıklı zannetmesi halidir. Kendini hasta görmeyen, doktora gitmez. Verilen ilaçları da kullanmaz. Artık, bu hastanın tedavisi oldukça zorlaşır. Cehl-i mürekkep‘te bilgiye ihtiyaç hissedilmez.Çünkü her şeyi bildiğini zanneder. Deveyi hendekten atlatırsın, ancak cehl-i mürekkeb‘e giriftar olmuş birine bir hakikati anlatamazsın.

***


Ya bir de bunlar ülke yönetimine talipse varın seyredin gümbürtüyü.

Bir örnek de Amerika’da yayımlanan Foreign Policy dergisinin ileri zekalı (!) muhabirinin yazdıkları.

Beyefendi; bıyıkları var diye Mustafa Kemal’i, Adolf Hitler’le yanyana koymuş.

Yine de biz sakalları var diye Abraham Lincoln’ü Bin Ladin’e benzetmek küçüklüğüne düşmeyelim ve kendisine akıl fikir dilemekle yetinelim.