Hükümetin yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırmak için uygulamayı tasarladığı pakette sona gelindi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin ekonomide alınması düşünülen önlemleri açıkladığı toplantıda ayrıntıları paylaşılan sistemle, vatandaşın evinde tuttuğu altınların işlenerek finansal sisteme kazandırılması amaçlanıyor. Tasarı üzerinde 3 yıldır çalışılmakta olduğu biliniyor.

Buna göre elinde bilezik, çeyrek altın, gram altın ya da altın kolye olan vatandaş sisteme aracılık yapacak olan bir kuyumcuya gelerek altınlarını verip karşılığında bir belge alıyor.

Yastık altı birikimleri neden var?

Yastık altı birikimleri, sağlık sorunları, ekonomik sıkıntılar, yakınları ya da toplum tarafından bakılmama gibi durumlara karşı bir önlem. Bu birikimler hiçbir güvencesi olamayan yurttaşların, geleceklerinde yaşayabilecekleri olası bir sıkıntılarında kullanılmak için yapılan birikimler.

Yastık altı birikimleri, devlete, bankalara, finans kurumlarına güvensizliğin bir göstergesidir.

Eline geçen birkaç kuruşu, genellikle altına yatırarak yastık altına koyup, kimsenin çalıp almaması için saklayan insanlar, bu birikimlerini genellikle gizli yaparlar, en yakınlarından gizlerler, eşlerine, çocuklarına bile zorunlu kalmadıkça vermemeye çalışırlar.

SSK, Emekli sandığı, Bağ - Kur, Özel emeklilik sigortaları gibi bir güvencesi olamayanlar, bir sağlık sorunu, beklenmedik bir ekonomik durum ortaya çıkınca kullanmak için yastık altı birikimlerini bir can simidi olarak kullanmaya çalışırlar, can yoldaşı olarak görürler.

Bu birikimlerin bankalara, yatırım araçları yerine yastık altına konulmasının nedeni, bu kurumlara yeterli güvenin olmamasından kaynaklanır.

Kefen parası

“Yastık altı” birikimleri halk dilinde “Kefen parası” olarak adlandırılır. İnsan bu dünyadan göçüp giderken üzerine sarılan 3-5 metre bezin, kimseye boyun bükmeden alınması için biriktirilen paranın adıdır kefen parası. Çok küçük bir birikimdir. İnsanın en yakınlarına bile yük olmaması çabasının göstergesidir. Bu birikimler “kara gün dostu” olarak görülürler.

Finansal sistem birikimleri korumaz

Yurttaşların yatırım araçlarını finansal sisteme aktarmaları durumunda elde ettikleri getiriyle, enflasyon oranı arasında, yatırımı eritme yönünde önemli açıklıklar vardır.

Para ya da başka yatırım araçlarının bankalara, finansal sisteme sokulması, hiçbir zaman yatırılan değerin, yatırıldığı anda var olan gerçek değeriyle geri alınamayacağı bir gerçek. Bu yatırımlar karşısında yatırımcıya verilen getiriyle, bu yatırım araçları satışıyla elde edilen kazançlar arasında önemli farklar olur.

Bankalar ya da öteki finans kuruluşları, ekonomik sistem içinde yatırım araçlarını gereği gibi kullanmasını başaramayan yurttaşların yatırım araçlarını kullanarak kazanç sağlayan kurumladır. Birinin parasını alır, başka birine satarlar. 10 kuruş kazanmışsa bunun bunu belli bir bölümünü yatırımcıya verir. Kalanını kasasına koyar. % 12 faiz vererek yurttaşlardan toplanan paralar % 25’lere varan faizlerle başkalarına satılır.

Bir yurttaşın bankaya 100 TL yatırdığını düşünelim. Bir yıl sonra 112 lira olarak bu parasını fiziki olarak geri alsın. Enflasyon %17 olarak gerçekleşmişse, yatırımcı 100 TL parasının 17 lirasını kaybederek, buna karşılık 12 lira almış olur. Bir yıl sonra 5 TL zararla, aslında 100 TL olan parasını 95 TL olarak geri almış olur. Yatırımcı yurttaş sayısal olarak kazançlı gözükürken, yatırıma sunduğu para ya da başka yatırım araçlarını yitirmiş duruma düşer.

Bir yurttaş 100 altınını sisteme sokarak karşılığında eline bir yazılı belge alsın. 100 altını götürüp kuyumcuya ya da bankaya yatırdığı zaman, bu 100 altınla 30 000 ekmek alınmasına karşın, altını geri aldığı zaman 20 000 ekmek alınabilse, yurttaş 10 000 ekmek alacak ölçüde zararda demek olur. Geri aldığı altınınla en az 30 000 ekmek alabilirse kazanç ya da zarar etmemiş olur. 30 000 üzerinde ekmek alabilecekse kazançlı duruma gelir. Ekonomisi, siyasal sistemi belli bir hukuk sınırında işlemeyen bir ülkede, bu yatırımdan kazançlı çıkması oldukça güçtür.

Bir yatırımcının kazançlı çıkabilmesi için, yaptığı yatırımın enflasyon oranının üstünde getirisi olması gerekmekte. Aşağıda belirtilen konumuna göre, ülkemizde bu durumun olanaksız olduğu görülmekte.

“Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 96. sırada yer alan Türkiye, 2012’den bu yana 42 basamak gerileyerek son 10 yılın en düşük puanını aldı.

2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre son 10 yılda 25 ülkenin puanı yükselirken, 23 ülkenin puanı düştü. Türkiye ise karşılaştırılabilir en eski tarih olan 2012’den bu yana en düşük puanını aldı. 2012’de açıklanan endekste 49 puanla dünya genelinde 54′üncü sırada yer alan Türkiye, 10 yılda önemli ölçüde gerileyerek 42 basamak birden düştü”.(1)

Dünya ülkeleri arasında Venezuela Cumhuriyeti’nden sonra en yüksek enflasyon bizde. Fiat artışlarında Dünya ikincisiyiz.

Bu duruma gelişimizin nedeni akılcı olmaktan uzak, sorumsuzca yapılan harcamalar. Gelinen noktanın hızla yıkıma doğru sürüklenmekte olunduğunu göstermekte olduğu ortada. Yastık altı birikimlerinin bu olumsuz gidişi önlemesi olası gözükmüyor.

-------------------------------------

(1) Ünker, Pelin, Türkiye Yolsuzluk Algı Endeksi’nde son 10 yılın dibinde, © Deutsche Welle Türkçe, Tarih 25.01.2022