Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Haksız, küresel hukuk ilkelerine uymayacak biçimde, uydurma suçlamalarla yargıladığı, tutukladığı Gazi Davası tutuklularının salıverilmesi için 10.08.2022 tarihinde TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi önünde tutulan “Adalet Nöbeti”ne destek verdi.

UAÖ Türkiye Şubesi görevlileri, aktivistleri, Saat: 17.00-20.00 arasında Şehir Plancıları odası İstanbul Şubesi’yle birlikte nöbet tuttular.

adalet-nobeti

Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları temelli bir örgüt. Ülkemizde, çalışma yaptığı başka ülkelerde, insan hak ve özgürlükleri alanında ortaya çıkan haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı küresel düzeyde yaygın olan örgütlülüğüyle tepki göstermekte. Bu alanda etkin çalışmalar yapmakta.

Gezi Davası sanıklarından 7 kişi tutuklu. Sanıklar önce suçsuz bulundu, kararın bozulması üzerine yeniden yargılanarak 6 kişi 18’er yıl, sanıklardan iş insanı Osman Kavala’ya yaşam boyu tutukluluk cezası verildi.

Aynı suç, aynı kişiler, aynı kanıtlar, aynı ülkenin hukuk sistemi içinde yargılanan insanları, bir yargı suçsuz bulurken, bir başka yargıçlar, savcılar 18 yıl tutukluluk cezası verdiler. Bu insanlar 18 yıl tutukluluk cezasına uğratılacak suç işlemişlerse, neden suçsuz bulunduklarının, suçsuzsalar neden 18 yıl özgürlüklerinden yoksun bırakılma yaptırımıyla karşı karşıya bırakıldıklarının hiç kimseye hesabı sorulmuş değil. Yapılan tek işlem, küresel hukuk algılarını bir yana bırakarak yönetimin isteği doğrultusunda karar verenleri yükseltmek, hukuku üstün tutarak yargılama yapanlara ağır bedeller ödetmek oluyor.

Sanıkların suçlandığı konu “Hükümeti devirmek, yıkmak”. Demokrasiyle yönetilen bir ülkede, “Hükümeti, yönetimi, devleti değiştirmeye dahası yıkmaya çalışmak, yurttaşların en önemli insan haklarından biri”.

İçinde bulunduğumuz süreçte, seçimlerin yapılacağı varsayımıyla, 6 siyasal partinin oluşturduğu “6’lı Masa”, bunlarında 7. Masa ya da “Demokrasi Bloku” adıyla adlandırılmaya başlayan, değişik siyasal partilerin oluşturduğu birlik, var olan hükümeti değiştirme girişimiyle çalışmalar yapmaya başladılar. Gezi davası mantığıyla bakılırsa bu partilerin tümü, “Hükümeti değiştirme, yıkmaya kalkışma” suçu işlemekteler(!)

Bu suçlama, çağımız küresel hukuk algılarına göre, gülünüp geçilecek bir suçlama. Demokrasinin olmasını biryana bırakalım, kırıntılarının olabildiği bir ülkede yurttaşlar böyle bir gerekçeyle suçlanamazlar.

Bir ülkede, Yürütme Erkini beğenmeyen tek kişi olsa, bu kişi Yürütme Erkini değiştirmek için görüşlerini söyleyebilmeli, düşüncelerini her türlü yolla açıklayabilmeli. Bunlar bu tek kişinin en temel insan hakları arasındadır.

Baskıcı, keyfi yönetimlerin olduğu “Güvenlik Devleti” uygulamalarından, “Hukuk Devleti” olmaya, devleti “Hukukun sınırları içine çekmeye” çalışmak, her bireyin en doğal insan hakları arasındadır. Yurttaşlar bu haklarını kullanmak için, şiddete başvurmadan her türlü eylemi yapabilmeliler. Gezi eylemi, bu nitelikte bir eylemdi.

Toplumun belleğine olumsuz bir girişim olarak kazınmasına çalıştılar. Bu çabaları sürmekte.

Gezi eylemleri bir “silahlı kalkışma” eylemi değil, toplumun değişik kesimlerinde örgütlü insanların bir araya gelerek, ortak sorunlarının çözümü için uzlaştıkları bir “uzlaşma girişimiydi” Yönetimi, AKP+MHP ortaklığını ürküten bu uzlaşma oldu. Toplumu param parça ederek kolayca yönetme alışkanlığında olanlar, toplumun uzlaşarak yönetenlere hesap sorma noktasına gelmelerinden ürktüler. Bu oluşumu acımasızca dağıttılar, kan akıttılar.

“Kanada Yüksek Mahkemesi, Yargıç Mclntyre’in 1986’da kaleme aldığı bir kararda şöyle diyor: “Düşünceyi açıklama özgürlüğü, Batı toplumunun siyasal, toplumsal, öğrenimsel kurumlarının tarihsel gelişiminin üzerine oturduğu temel kavramlardan biridir. Karşıt görüşleri açıklamanın ve tartışmanın ürünü olan temsili demokrasinin varlığı, bu özgürlüğün korunmasına ve sürdürülmesine bağlıdır”.1

Bu kararda belirtildiği gibi, demokrasini, insanca yaşamın yerleşmesi, sürdürülmesi, insanın özgürlüğüyle gerçekleşebilecek bir iştir.

“Unutmayalım ki, en tehlikeli düşünceler bile insanlığın çılgınlıkları arasında yer almıştır, almalıdır. Çünkü insanlar arasında sağduyu eşit paylaşılmıştır (Descartes). Yaratıcılık için kaosa da gerek vardır (BOORSTIN, Daniel, J., İmajın Bir Tarihi: Sahte Olaylardan Asıl Gerçeğe, GARDELS, Nathan, s.254). Düşünsel "anarşi, demokratik ülkelerin en çok değil, en az korkmaları gereken şeydir" (Alexis de Tocqueville)”.2

Düşüncelerden korkmayı aşarak, onlardan yararlanmaya başlamadan, insan hak ve özgürlüklerinin yaşama geçtiği bir toplumsal sistem kurma olanağı yok.

----------------------------------------------------

1. Selçuk, Sami, Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, Beşinci Baskı, s. 375

2. https://t24.com.tr/yazarlar/sami-selcuk/gunumuz-turkiye-sinin-gercek-sorumlulari,36081