Gezi direnişi Erdoğan rejiminin en çok korktuğu meseledir. Davası ise bu korkunun intikamı şeklinde oldu.

Hukuk zaten ülkede yoktu, fakat yargılamayı bir usule uydurmak ihtiyacı bile duymadılar. Mahkeme üyesi hakiminin "delil yok" beyanatlarını okumuşsunuzdur gazetelerden. Gezi davası kararı her haliyle hukuksuz ve intikam ile verilmiş bir karardan ibarettir. 

Erdoğan rejiminin bu yolu nereye gidiyor? Rejim elinde tuttuğu fanatik destekle, ele geçirdiği devlet mekanizması ile ülkenin önemli bir kesiminin bugününü ve yarınını mahvediyor. Rejimin yandaşları için cennet oluştururken, yurttaşların büyük bölümü için cehennem gibi güvencesiz, tedirgin ve yarınsız bir ülke oluşturdu.

71 yaşında ve hayatında kısa bir dönem ÖDP deneyimi dışında örgütlü politikanın içinde olmamış, hep mesleki mücadelede ver almış AYŞE MÜCELLA Yapıcı'ya dahi 18 yıl ceza veren bu rejime karşı nasıl mücadele vereceğiz?

Neyi eksik yapıyoruz?

Neyi yanlış yapıyoruz?

Gerçekten bu karanlık dönemden nasıl çıkacağımızı bazen hepimiz şaşırıyoruz. Çünkü çok asimetrik tek merkezli saldırı altındayız ve demokrasi unsurları cılız ve darmadağın. Ayrıca demokratik bir iktidarı hedefleyen perspektiften yoksun.

Evet çok kalabalığız ama bir arada değiliz. Bir arada olmayı organize edebilecek ne pratiğimiz var ne de bunun fikriyatı var. Erdoğan rejimi gücünü merkezîleştirme konusunda kendisine sorun olacak tüm unsurları yok etti. Adına vesayet dediği odakları dağıttı, öyle ki bir devlet kurumunda bu ülke evladı muhalif görüşteki bir kişiye bile tahammül etmeyerek onları KHK ile ihraç etti.

Rejim gücünü öyle merkezîleştirirken, demokrasi unsurları bölüne bölüne yatay çoğaldı. Yani ayrışıyoruz. Fakat bu ayrışmaların bedeli oluyor. Erdoğan rejiminin cehennemi, işimizi evimizi ülkemizi özgürlüğümüzü, geleceğimizi, topraklarımızı suyumuzu, tarihi değerlerimizi kısaca bizi var eden her şeyimizi yok ediyor. O yok ettikçe biz bir daha bölünüyoruz, bir daha ayrışıyoruz. Bir daha odağımızı şaşırıyoruz. Bir daha enerjimizi heba ediyoruz.

Organize değiliz.

Odağımız yok.

Enerjimiz dağınık.

Altılı masadan, CHP'den, Deva'dan medet umar durumdayız. 

Peki gerçekten bu denli perişan mıyız?

Bugün bu şartlarda dahi Türkiye demokrasi güçlerinin oy potansiyeli yüzde 20'dir. HDP genel başkanı Mithat Sancar hoca "yüzde 15'in altında oy alırsak kendimi başarısız sayarım diyor". Ki bu sahih bir rakamdır.

Demokrasi unsurları bir şey yapmalı. Bir yol bulmalı.

CHP içinde duran emanet oylar için.

Kendini ormanda on kaplan gücünde farz eden sol grupların dağınıklığı için, bu grupların odaksız  heba edilen enerjisi için.

Kararsız seçmen için.

Demokratik siyasetin içinde inşacı pozisyonunda yer alabilecek eski solcular için.

Bu ülkeyi dert eden ve demokratik değerleri özgürlüğü savunanlar için somut, gerçekçi ve sürdürülebilir bir yol inşa etmenin yolunu bulmalıyız.

Yoksa?

Yoksa ne olacak 71 yaşındaki AYŞE MÜCELLA YAPICI gibi nicelerini daha cezaevine göndereceğiz. Hamasi sloganlar eşliğinde...