2017 yılında çekilen Thelma filmi Norveç’in Oscar adayı filmi olup prömiyerini Toronto Film Festivalinde yaptı. Aynı dönem festivalde gösterilen diğer film de Mother’dı.

Festival sonrasında ikisini de seyretmiştim ama yazmak nasip olmamıştı.

Thelma filmi bugün karşıma yeniden çıktı ben de oturup tekrar seyrettim ve yazmaya karar verdim.

Bir filmi seyrettikten sonra hakkında bana çarpan duyguların dışında teknik bilgiler almak için hakkında araştırma yapıyorum. Birkaç eleştiri okuyorum kendi yazacaklarımı zihnimde toparlamak için, şanslıydım bu sefer, filmin yönetmeni hakkında bir röportaj da okudum biraz önce.

Kendi hikayelerini çekmeden önce bazı filmleri seyretmişler, karakterlerine ilham olsun diye.

Yaptığım araştırmada yönetmeni dahil benim gördüğüm şey hakkında hiçbir eleştirmen tek kelime etmemiş.

Ben de bu konuda yazmasam mı acaba?

Yoksa bu filmi es mi geçsem yazmak konusunda diye, bir tereddüt yaşadım.

Benim zihnimde oluştuysa bir hakikat payı vardır diye yazmaya karar verdim.

Yanlış anlaşılmasın sevgili okuyucum bu oluşum benim zihnime özel bir şey değil, insanoğlunun zihninde beliren her şey dünyasına dahil demektir.

Her neyse bu mevzu derin.

Okültizmle ilgilenenler bilirler, bazı insanlar doğal güçlerle dünyaya gelirler. Üstelik bunlar nadir insanlar değildir. Sadece kendi yeteneklerinin farkında olmayan insanlardır. Bu yetenekler eğitilip geliştirildiğinde tabiatın gelişiminde olumlu katkısı olacak olan durumlardır.

Bu minik bilgiden sonra filmin muhteşem girişini anlatmak istiyorum.

Bir senaryonun başlangıcı senaristin hikayesinin özetidir.

Hikayeyi yazmak için yola çıkışının ana fikri, çekirdeğini oluşturur.

Bu filmde de yönetmen Joachim Trier, senarist Eskil Vogt ile çalışmış.

Birçok metafor kullanmışlar filmde.

Renkleri kullanmışlar, siyah ve beyazı.

Film doğanın bembeyaz karla örtüldüğü bir zamanda başlıyor. Thelma altı yaşında, pembe bir manto giymiş, babasının elinde av tüfeği var, geyik avına çıkan babasının yanında küçük kız.

Beyazlığın ortasında pembe mantolu küçük kız, avcı adam ve ileride her şeyden habersiz karnını doyuran bir geyik var.

Ve av tüfeğini geyiğe doğrultmuş olan baba birden tüfeğini küçük kızına çeviriyor. Geyik, küçük kız her şeyden habersiz beyazlığın içinde doğal halleriyle duruyorlar.

Siz ekrana bakıp hay Bismillah ne oluyor layn, derken ekran kararıyor ve filmin adı ekrana düşüyor.

Sonra Thelma’yı üniversitede görüyoruz. Avluda duruyor. Kamera kulağına yaklaşıyor. Boynuna dokunuyor sanki görünmez dudaklar. Sonra kuşlar havalanıyor, ağaçların dallarını sallayan bir rüzgar çıkıyor.

Yine Thelma kütüphanede yanında sınıftan arkadaşı var. Kuşlar da yine dışarıda olağanüstü bir hareketlenme oluyor. Gelip bir tanesi kütüphanenin camına çarpıyor. Çünkü Thelma yanındaki kıza aşık bedeninde ona karşı hissettiği duyguları bastırmak istediği zaman artık nöbet geçirmeye başlıyor. Ne zaman onu düşünse artık nöbet geçiriyor. Vücudu kasılıyor, altına işiyor, gözleri kayıyor sonra kendine geliyor.

Tiyatroda sevdiği kız yanında oyun seyrediyorlar. Thelma’nın bacağını sıkıyor Anja ve yine bastırmak zorunda hissettiği duyguları kabarıyor Thelma’nın. Tiyatronun koca avizesi zangır zangır sallanmaya başlıyor. Thelma oyundan çıkıyor. Resepsiyonda onu buluyor Anja, bu kadar korkmana gerek yok sakin ol der gibi öpüyor sevdiği kadını sonraki öpüşleri geleceklerinin yol haritasını belirler gibi. Birlikte daha çok zaman geçirmeye başlıyorlar.

Doktora gidiyor Thelma sara hastası olmadığını bu kasılmaların vücudun bir şeye tepkisi olarak meydana geldiğini bu durum hakkında araştırma yapmak istediklerini söylüyorlar. Kız da kabul ediyor.

O zaman 6 yaşından beri duygularını bastıran ağır psikolojik ilaçlar aldığını öğreniyor. Babasının ona verdiği ilaçların mahiyetini araştırmamış bu zamana kadar. 6 yaşında kriz geçirmiş onu biliyor sadece.

Thelma’nın anne ve babası kızlarına sıkı bir dini eğitim vererek artı ağır psikolojik ilaçlarla ondaki doğal yetenekleri bastırabileceklerine inanmışlar. Başarılı olduklarını düşündükleri için üniversiteye gitmesine izin vermişler.

Thelma’nın içki içmesi, öpüşmesi, partilere gitmesi, uyuşturucu kullanması elbette ki yasak.

Ailesi her gün arıyor. Kızın ders programını biliyorlar.

Bir gün sevdiği kızla partiye gidiyor orada uyuşturucu kullanıyorlar, insanların yüzlerinin alev aldığını görüyor. Bunun nedeni onların şeytanlaştığını düşünmesi.

Sevgilisiyle sevişirken bir yılan boynuna dolanıp ağzından içeri giriyor.

Böylece cennetten de kovulmuş oluyor Thelma.

Sonra kendine gelip kusuyor tabi.

Filmde ne zaman sevdiği kızla karşılaşsa üzerinde siyah bir giysi var Thelma’nın.

Emar çekilirken ona sorular soruyorlar hangi sıkıntılı anda vücudu kasılacak diye, erkek arkadaşın var mı dediklerinde tepki veriyor doktorun söylediklerine.

Kızla ilişkisinin olmasını bugüne kadar aldığı eğitim onaylamıyor. Kendini suçlu hissediyor ona karşı hissettikleri yüzünden.

Emar çekilirken doktor onu sevgili mevzusunda sıkıştırınca sorularıyla önce kızla ilgili anıları geliyor zihnine sonra da sevgilisi Anja’nın birden yok olmasına sebep oluyor.

Tıpkı 6 yaşında kıskandığı erkek kardeşini kaybettiği gibi sevdiği kızı da kaybediyor.

Ailesinin yanına geri döndüğünde onu bir yere kapatıp ilaçların dozunu arttırıyor babası. Annesi kızını öldürmesi için kocasını ikna etmeye çalışıyor.

Adamın genlerinde böyle doğaüstü güçleri olan insanlar var. Annesini de bir bakım evinde ağır ilaçlarla yaşatıyor.

Thelma kendisini öldürmek konusunda kararsız olan babasını gölde kayığın içinde hayal ediyor yattığı yerde. Ona kızgın, çekip gitmesine izin vermediği için. Onun yandığını hayal ediyor. Adamın gerçekten yandığını görüyoruz.

Yatağından kalkıp göle gidiyor Thelma suya dalıyor. O sahnede muhteşem beyaz geceliği ile dünyanın en dibine dalar gibi yüzüyor aynı zamanda yumurtaya doğru döllenmek için tek başına giden bir spermi andırıyor.

Birden gölün dibinden okulun havuzundan çıkıyor.

Orada onu Anja karşılıyor.

Öpüşüyorlar.

Birden gölün çamurlu kıyısında sırt üstü yattığını görüyoruz. Öksürerek su yutmuş gibi sahile çıkıyor. Çimenlere yatıyor. Öksürmeye devam ediyor.

Ağzından ölü bir sığırcık kuşu çıkıyor ve rahatlıyor Thelma, sırt üstü uzanıp gökyüzüne bakıyor. Kolunda bir tırtıl geziniyor, dalda bok böceği geziniyor.

Ölüm ve yaşam bir arada.

Thelma eve girdiğinde telefonu çalışıyor. Sevgilisi Anja onu arıyor. Annesi oğlunun ölümünden sonra kendini bir köprüden atıp sakat kalmış. Thelma’nın ardından bağırıyor, gitme diye.

Geri dönüp yüzünü okşuyor. Kadın ürküyor sonra bacağına dokunuyor annesinin ve arkasını dönüp evden çıkıyor.

Kadın kızının peşinden giderken hiç farkında olmadan ayağa kalkıyor ve yürümeye başlıyor.

Filmi hakkını verip anlatabildim mi bilmiyorum.

Ben anladıklarımdan çok hoşnutum ve umarım size de aktarabilmişimdir sevgili okuyucum.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.