Ülkemizde en çok okunan gazetelerden birinin başyazarı son 3 günde, siyasal yaşamın geleceğiyle ilgili akıl almaz yazılar yazdı. Demokratik algılara ters önermelerde bulundu.

“Muhalefetin meşruiyeti, çok önemli bir kavramı da akla getiriyor. Acaba Türk siyasetinde meşru olmayan unsurlar, legal olarak yer bulabilirler mi? Mesela PKK'nın HDP ile birlikteliğine değiniliyor ve bu konu adeta sakız haline getiriliyor. Ve biliyoruz ki HDP hakkında bir de kapatma davası var. Yani bir parti, meşruiyetini kaybederse seçime katılabilir mi?

Aynı durum Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu değil mi? Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir”(1)

“Meşruiyet, yasaya, töreye vb. uygunluk, geçerlilik, yasallık”(2) anlamlarına geliyor.

CHP ve Cumhur İttifakına karşı güç birliği yapmaya çalışan öteki partilerden hangisi

Yasaya, töreye, gerçekliğe aykırı biçimde seçilerek TBMM’ne gelmiş Milletvekillerinden oluşmaktadır? Ortada bu durumlardan biri varsa, bunun suçlusu kimlerdir?

Asıl sorgulanması gereken, mühürsüz zarflarla atılan oylarla, kazanamadıkları seçimleri kazanmış duruma gelen AKP yönetimi değil mi?

Eski bakanlar Ertuğrul Günay, Ali Babacan 1918 seçimlerinin, Anayasa oylamasının kazanılamadığını açıkladılar. Mehmet Barlas bunu sorgulasa daha iyi olur.

CHP yasal değilse, yasalara uygun olarak seçilerek gelmemişse bunun sorumlusu yönetme erkini elinde bulunduranlardadır. CHP’nin ana muhalefet partisi düzeyinde bir siyasal parti olarak seçilip gelmesi, bugün işbaşında olan Erdoğan - AKP yönetimi dönemindedir. Ortada bir yasadışılık varsa, seçilmemesi gerekenler seçilmişse, seçilememelerine karşın seçilmiş gösterilmişlerse bunun sorumlusu, seçimlerin doğru yapılmasını sağlayamayan AKP yönetimidir.

Mehmet Barlas, yüreği, bir parça vicdanı varsa tetikçiliği bırakıp yazarlık yapmaya başlayarak, bunları sorgulamaya başlasa daha iyi bir adım atmış olur.

Yabancı ülkeler, kimin yalan söylediğini bizden iyi bilmekteler. Kemal Kılıçdaroğlu’nun vereceği bilgilere hiçbir yabancı ülkenin gereksinimi yok. Kılıçdaroğlu’nun, başkalarının yalan söyleyip söylemedikleri apaçık ortada. Dünya’da gizli saklı hiçbir şey kalmadı, kalamıyor. Kılıçdaroğlu uyarmasa da yabancı ülkeler neyin yalan, neyin gerçek konuşulduğunu, kimin yalan kimin gerçekleri konuştuğunu biliyor.

Bazı siyasal partilerin görüşleri şu ya da bu biçimde Erdoğan’ın, AKP’nin, devletin görüşleriyle uyuşmayabilir. Tüm siyasal partilerin, iç ya da dış uygulamalarda yönetimde olan partileri, Yürütme erkini destekle zorunluklar yoktur. Görüş ayrılıkları, farklı tutumları var diye bunlar yasadışı “meşru olmayan” partiler olarak nitelendirmek, ahlaklı bir tutum olmasa gerek.

“85 milyon insanın kaderini 2-3 sorumsuz politika heveslisinin gayrimeşru çabalarına kurban edemeyiz”(3) Siz kimsiniz 85 milyon insan adına karar veriyorsunuz? 85 milyon insan ülkenin yönetimini kime verip vermeyeceğini bilir. 85 milyon insanın, beyni sulanmışların yol göstermesine gereksinim duymayacak düzeyde, ortalama aklını kullanma bilinci, yeteneği vardır.

Kamuoyundan gelen yoğun tepkilerden sonra, 11.11.2021 tarihli köşe yazısında, “Ben fantezi yapmıştım. Şaka yapmıştım” türünden kıvırmalarla geri adım attı Mehmet Barlas. Bazı olaylar, kavramlar şaka, fantezi (Sonsuz, sınırsız hayal, fantazya, değişik heves, değişik beğeni, değişik düşünüş)(4) yapılmayacak ölçüde önemlidirler. Mehmet Barlas’ın yazdıkları şakası bile yapılamayacak önemde bir yanlışlıktır.

“Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra düşmanla işbirliği yapan bazı Osmanlılar, 150'likler diye listelenmiş ve sınırdışı edilmişlerdi. Acaba yine böyle bir liste mi yapalım? Mesela, Türkiye'yi hedef alan PKK terörizmine karşı sempatik davranan milletvekilleri 150'lik olmaya müstahak değiller midir?

Kısacası, toplumsal hayatımızda rol alan ve açık açık Türkiye'nin iyiliği değil, kötülüğü için uğraşan isimlerin bir listesini yapsak acaba 150'den fazla mıdırlar?”(5)

Kendilerinden olmayanlarla ilgili listeler yapsalar, bunları tutukevlerine tıkmaları yetmezmiş gibi yabancı ülkelere gönderseler, böylece insanımızın tepesinde yıllarca daha bağdaş kurup otursalar, hiçbir kalıcı sorun elde edemeyecekler. Bir gün tepe taklak gidecekler. İnsanlık 1914’lerde yaşanmaya başlanan 1. Dünya Savaşı süreçlerini çoktan geride bıraktı. Uluslararası dengeler değişti. Asmayla, kesmeyle, sürgünlere göndermeyle ülkelerin başında boza pişirme zamanları geçti. İnsan hakları, demokrasi artık ülkelerin iç sorunları olmaktan çıkıp küreselleşti. Tüm insanlık el ele vererek yaşamanın yollarını aramakta.

Mehmet Barlas, cami avlularında kameraların karşısına geçip, insanların din duygularını araç olarak kullanıp, milletin gözünün içine baka baka neler konuşulduğunun yalan mı doğru mu olduğunu düşünse daha gerçekçi bir iş yapar.

Bir yazar siyasal partileri eleştirebilir, bu en doğal hakkıdır. Ama bir yazar parti kapatmaya karşı durmuyor, dahası partilerin kapatılmasını önerebiliyorsa, göstermelik seçimlerin sonuçlarını bile benimsemeye yaklaşmıyorsa, yazarlık değil şarlatanlık, tetikçilik yapmış olur.

------------------------------------------------

(1) Barlas, Mehmet, Muhalefetin meşruiyet sorunu, Sabah Gazetesi, 09.11.2021

(2) TDK, Türkçe Sözlük,

(3) Barlas, Mehmet, Muhalefetin meşruiyet sorunu, Sabah Gazetesi, 09.11.2021

(4) TDK, Türkçe Sözlük.

(5) Barlas, Mehmet, Hainleri de besliyoruz, Sabah Gazetesi, 10.11.2021