Evrim teorisine karşı çıkanlara göre, bu teoriyi savunanlar, yani onların en sevdiği şekliyle “evrimciler”, her şeyin tesadüf olduğunu iddia ettiklerini ileri sürerler. Bilim ve evrim karşıtı kişilerin söylemek istediği öz olarak şu: Eğer ki etrafımızda gördüğümüz canlı çeşitliliğini, kendilerinin inandığı veya genel olarak hayal edebileceğimiz süperzeki bir süpergüce, yani kadir-i mutlak bir Tanrı, tüm kudreti sayesinde ve eksiksiz bir plan çerçevesinde yaratmadıysa, her şeyin akılsızlık, kaos ve tesadüfün sonucu olması gerekir, öyle değil mi? Değil işte. Neden değil, onu yazımızın ilerleyen bölümde anlatmaya çalışacağız. Baştan söyleyelim ki, bir insan böyle düşünebilir. Yani etrafımızdaki “şeylerin” nihayetinde bir süpergücün ürünü olduğunu düşünmeniz size kalmış. Hatta diyebiliriz ki, bilim dünyasının bile belki yarısına yakını da böyle düşünüyor. Bir hekimin ameliyata girerken “ben elimden geleni yapacağım, takdir-i Allah'a kalmış” dediğini duyanımız çoktur.

İşte böyle düşünenlerle, yaşamdaki her türlü olguya bilimin yol göstericiliği ile bakanları, ayıran şu: Bilimde, olayların neden ve nasıl şekilde olduğunu izah ederken, yani teoriler geliştirirken, kanıtsız bir şekilde inançlara başvurulmaz. Bilim insanları ya akademik yöntemlerle, bilimsel metodolojiyi kullanarak araştırır ya da o an için “bilmiyorum” der.

Bilim veya evrim karşıtlarının dillerinden düşürmedikleri “tesadüf” konusuna gelince. Bilim insanları her şeyi tesadüflerden ibaret görmemektedir. Evren, ya akıllı bir tasarımın ya da kaotik bir hiçliğin arasına sıkışmış değildir. Upuzun zaman dilimleri boyunca, kendini tekrar eden şekilde işleyen doğa yasaları, karmaşık bir sitem içinde düzenli yapılar oluşturabilir. Bir şeyin tesadüf olması nedir? Birden fazla düşük ihtimalli olayın bir arada meydana gelmesidir. Örneğin (ihtimali oldukça zayıf olsun diye söylersek) kalabalık bir şehirde dolaşırken yıllarca görüşmediğiniz bir arkadaşınızla karşılaşmanız bir tesadüftür. Peki bu, karşılaşmanın bilim üstü, bilim ötesi olduğu anlamına mı gelir? Elbette hayır. İki insanın Dünya'nın aynı noktasında olması ihtimali, matematiksel olarak hesaplanabilir bir gerçektir. Kısacası o olay, ne kadar küçük olursa olsun, yaşanmıştır. Benzer şekilde, Evren içinde bu şekilde düşük ihtimalli olayların her an yaşandığını bilim insanları belirtmektedir.

Tesadüfler, yani düşük ihtimalli olayların bir arada yaşanması, Evren'in kaçınılmaz bir parçasıdır. Evrimsel biyologlar da dahil olmak üzere hiçbir bilim insanı, Evren'in bu özelliğini bir “açıklama” olarak kullanmamaktadır. Sadece bu olayların varlığından haberdardırlar ve kimi süreçte bu durumların karşımıza çıkabileceği konusunda bizleri bilgilendirirler.

İnsanın var olması, bildiğimiz en zeki memeli hayvan türü olması bir tesadüf değildir. Tamamen matematiksel ve bilimsel olarak çalışılabilen evrimsel sürecin bir ürünüdür. Benzer şekilde, kuşların ötüşü, dinozorların yok oluşu, denizel hayvanların karalarda yaşayacak şekilde biçim değiştirmesi, kedinizin veya köpeğinizin size bağlı olma nedeni, bir Venüs bitkisinin yaprakların kapanıp bir böceği avlayabilmesi, dokumacı kuşların mühendis gibi yuva yapması... Bunların hepsi, evrimsel süreçlerle bütün detaylarına kadar açıklanabilen, bilimsel olaylardır. Evrimsel biyologlar da, yayınladıkları yüz binlerce akademik makalelerde bunların tek tek analizini yapar, diğer bilim insanlarına sonuçlarını ilan ederler. Bütün bu anlattıklarımıza bir itirazı olanlara sözümüz şudur ki, bir akademisyen olmayı tercih ediniz ve bu alandaki yapacağınız bilimsel çalışmalarınızı dünyaya ilan ediniz. O zaman insanlığa daha çok katkınız olur. Ne dersiniz?

Evrim teorisine göre, basitten karmaşıklığa giderken kurgunun başlangıçta yanlış olmasından, yol kazalarından ve rastgelelikten kaynaklanan hataların, eksikliklerin, anormalliklerin bir Tanrı takdiri değil, doğanın işletim sistemindeki kusurlardan ileri gelmiştir. Oysa evrim teorisine karşı çıkanlar tüm olumsuzluklara Tanrı'nın takdiri diyerek sorunlara çözüm aramanın önünü tıkamakta, akıllarını öbür dünya belirsizliği ile bozmuş olduklarından demokrasi ve eşitlikçi toplum oluşumuna engel olmaktadırlar.

Evrim teorisi, evrimin nasıl işlediğini inceleyen önemli bir bilim dalıdır. En zor tarafı da açıklama yaparken astronomiden fiziğe, kimyaya, jeolojiye, hatta sosyolojiye, tarihe, ekonomiye kadar bilinen her bilim dalına geniş ölçüde ihtiyaç duymasıdır. Toplumda bütün bunları özümsemiş insanımız fazla olmadığı için evrim teorisinin anlatılması, kavranması haliyle pek kolay olmuyor. Zaten okuyan bir toplum olmadığımız çok aşikar. Dolayısıyla alışılagelmişi kabul etmek, var olanı tekrar etmek, hem kolay hem zahmetsizdir. Zaten eğitim felsefesine göre insan beyni bencildir, enerji harcamaktan her zaman kaçınır, kolay yola yönelmeyi tercih eder. Ama kolay yol (çoğu zaman) doğru yol değildir.

Umarız, her şeye kaderci, kadir-i mutlak, kusursuz Tanrı yaklaşımı ile bakan dogmatikler, izledikleri yolun doğru olmadığını bir gün anlarlar da, başına göktaşı düşen dinozorlar gibi vaktin geç olduğunu görürler.

____________________

Yararlanılan Kaynaklar:

 1- Evrim (atom altı parçacıktan insana türlerin görkemli yolculuğu), Prof.Dr. Ali Demirsoy, Asi Kitap

2- İnsanlık Tarihi (Kemirgenlerden sömürgenlere), Prof.Dr. Alaeddin Şenel, İmge Kitapevi