Öncelikle Başak Demirtaş’a yapılan sözle tacizi kınıyorum. Bir sürü saman kafa var, onların acizliklerini ciddiyete alıp gündeme taşımak da çok saçma. Ama görmezden geldiğinizde bu insanların yaptıkları normalleşiyor ve zamanla kendilerini haklı sanmaya bu iğrenç duruşlarını bir araç olarak kullanmaya başlıyorlar.

Sosyal medyada Selahattin Demirtaş’ın sakallı resmini görünce ben de “ne yakışıklı olmuş” yazdım. Biri, “nasıl bir yokluk yaşıyorsan” demiş. Benim siyasi fikrimi, kadınlığımı aşağılayarak vurmuş meşrebince. Ben de “ne mutlu aklın yok”, yazdım sonra da engelledim kendisini. Sonra baktım iki kişi daha aynı tavırlarla düşüncelerime hakaret etmek için cinsel kimliğime hakaret etmiş o zaman küfrü bastım. Siktirin gidin ot kafalar dedim.

Küfür etmeye bayılıyorum. Ama ben bir tacizci değilim. İnsanlara cinsel şiddet uygulamak için kullanmıyorum kelimelerimi.

Bazen öyle bir an geliyor ki şiir gibi mevzunun özetini yapacak kelimeler gerekiyor, işte o zaman küfür imdadıma yetişiyor. Bu bir tercih meselesi.

Yazarken düşündüm şu an bu çapsızlık olarak da görünebilir küfür sevmeyenler için, bana göre yetenek ve zeka gerektiren bir durum.

Bu kadınları taciz edenler, cinsel kimliklerine dem vurup aşağılamayı tercih eden insanlar, onları tam olarak anlayamasam da tıkandıkları yerde elleri cinsel organlarına giden insanlar olmalı.

Hepimizin bir düşünce zinciri var. Olaylar karşısında ürettiğimiz çözüm yolları genlerimizle, içine düştüğümüz, yetiştiğimiz çevre ile ilintili. Elbette karakterimiz de bunun sosu oluyor.

Yaşlandıktan sonra kendime bir baktım ki düşünce zincirim, hayatımı şekillendirme şeklim aynı babam gibi.

Oysa babam idolüm falan değildi. Onu seviyordum. O duygusal bir adamdı. Ve fark etmeden onun dişisi olmuşum.

Annem para harcama konusunda tıpkı babana benziyorsun derdi, ben de bana gıcık olduğu için söylüyor der, üzerinde fazla durmazdım.

Babam parayı fazla önemsemezdi. Ama para harcamayı severdi. Az parayla da yetinmeyi bilirdi. Bana da bir çuval para verin gece sabaha kadar uyuyamam onu harcayacağım yerleri düşünürüm. Bir günde bitirebilirim.

Cebimde sadece yol parası olsun onunla da keyifli bir yolculuk yapabilirim. Bu beni yolumdan alıkoymaz.

Daha bir sürü şey.

İşte adamlar da böyle insanlar olmalı. Genlerinde taşıdıkları, onlara yapılan davranışlar yüzünden düşünce şekilleri belirlenmiş olmalı.

Var olmak andan ibaretmiş. Bunu okuduğum bir kitapta fark ettim. Biz farkındalıklarımız sayesinde varız.

Eksik ya da fazlalıklarımızı farkındalıklarımız sayesinde yontabilir, çoğaltabiliriz.

Artık insanların zavallı, eksik olmaları beni üzmüyor. Onları değiştirmeye de kalkmıyorum. Herkesin layık olduğu gibi olmadığını öğrendim.

Bunu daha önce de yazmıştım sanırım. Böyle düşünmek beni rahatlatıyor. O yüzden sık tekrarlıyorum sanırım. Çünkü o zaman üzülmüyorum.

Biliyorum ki insanlar farkındalıkları sayesinde değişebilirler. Hayatın onlara verdiğini değiştirebilirler. Ailemiz, içine doğduğumuz dünya kaderimiz değil. Yoksa burada yaşadığımız bu topraklarda, şu an hepimiz delirmiş olurduk. Olaylara mesafeli yaklaşıp aklımızı korumak ihtiyacı hissediyoruz. Akıl var diyoruz, izan var. Sadece delilik sarmalına tutulduk, geçecek.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.