Türkiye'de anti demokrasinin önemli bir sebebi secim barajıdır. Seçim barajı yüzde 7 olarak düşürülmüş olsa da yüksektir. Seçim barajının yüksekliği siyaseti tıkıyor. Kitleler özgürce seçemiyor. Siyaset anlamsızlaşıyor. Seçim barajı şimdi yüzde yedi. Dünya ülkelerinde Rusya ile aynı seçim barajına indirildi. Demokratik ülkelerde ise seçim barajı ortalaması yüzde 4’tür. Kimi ülkelerde 3 kiminde 5 fakat ortalama 4'tür. Eğer Türkiye'de seçim barajı yüzde 4 olsaydı, siyaset tabana yayılırdı.

Altılı masa seçim barajını yüzde 4’e düşüreceğini vaat etmeli ve siyasi partiler kanununu demokratikleştireceğini vaat etmelidir. Bu vaat altılı masanın açıklayacağı secim beyannamesine girmelidir.

Türkiye'de seçim barajı yüzde 10'du. Şimdi yüzde 7 ve ayrıca siyasetin önünde başka bir bela daha var. Onun adı siyasi partiler kanunudur. Bu kanun lider sultası ve siyaset derebeyleri üretmektedir.

Siyaseti anlamsızlaştıran ve değersizleştiren en önemli sorunlardan ikisidir seçim barajı ve siyasi partiler kanunu. Bu sebeple ülkenin kronik anti demokratik halinin sürmesine yol veren iki sorundur.

Siyasi partiler kanununun yol açtığı lider sultasını size izah edeyim.

Diyelim ki size balıkçı dükkânı vereceğim. Fakat size bu dükkânın bir ortağı olacak adam 65 yaşında. Siz ne yapardınız? 

Alırdınız dükkânı ve adamı kahveye gönderirsiniz. Gölge etme başka ihsan istemez derdiniz. En pratik çözüm bu. Yoksa sabahın köründe balık haline gidip balık alacak, gün boyu ayakta duracak, hesap kitap yapacak, müşteriler ile uğraşacak, zor iş... Hafızası, hastalıkları, enerjisi hep ayak bağı değil mi?

(Yaşlı ayrımcılığı, (ageism) falan yapmıyorum sadece tezimi pekiştiriyorum.)

Dükkândaki ortağınızı kahveye gönderiyorsunuz da hiç düşündünüz mü ülke siyasetini kim belirliyor?

Peki Türkiye siyasetini kim yönetiyor, bakalım. 

Recep Tayyip Erdoğan, 69 yaşında.

Kemal Kılıçdaroğlu 74 yaşında.

Devlet Bahçeli 74 yaşında.

Meral Akşener 66 yaşında.

Mithat Sancar 59 yaşında. HDP'de Onursal başkanlık müessesi var. Bu nedir bilmiyorum. Bu makamdaki kişi Ertuğrul Kürkçü 74 yaşında. 

Ali Babacan 55 yaşında ama Abdullah Gül 72 yaşında.

Temel Karamollaoğlu 81 yaşında.

Ahmet Davutoğlu 63 yaşında.

Doğu Perinçek 80 yaşında.

Ayrıca emanet genel başkanlar var. Esas adam arkada kararlar alır, hatta bu emanetçi (kibar adı bu) konuşma metnini dahi başkanın eline tutuşturur. Bu sebeple önemsenecek ve istatiksel bir veri olarak alınacak durumda değil onlar.

Dünya sağlık örgütüne göre 65 yaş üstüne yaşlı denilmektedir. Ayrıca Geriatri adında bir hastalık ihtisas alanı vardır. Yaşlı hastalıkları demektir. Bir bilseniz beden ve akıl yaşlandıkça nasıl değişiyor, bu siyaset aktörlerine kalbiniz kahrolur. Çünkü siyasetin eforu asla bir yaşlı insana yüklenmemeli. Hak değil bu. Fakat bu insanoğlunun arzu/hırs dünyası çok garip. Misal geçen bir video düştü önüme. Doğu Perinçek sırıtarak diyor ki; “Tüm organlarım sağlam bende cumhurbaşkanı adayı olabilirim.”

Velhasıl tüm bu hadiselerin önemli sebebi seçim barajı ile siyasetin tıkanmış olmasıdır. Siyaset yapmak isteyen insanlar bir parti kursalar devasa bir seçim barajı var. O halde mevcut partilere katılıyorlar. Partiler ise siyaset esnafları ile dolu. Bir milletvekili rütbesi kaç paraya satılıyor? Bir belediye rütbesi kaç paraya satılıyor? Reel siyasete bulaşmış herkes bilir bunu. 

(Ahmet Davutoğlu gibi bildiklerimi bir anlatsam repliğine düşmemek için iyi insanlara “Nasipse Adayız” filmini öneririm.)

Sonuç olarak ülkenin demokratikleşmesinde seçim barajının yüzde 4'e düşürülmesi ve siyasi partiler kanunun demokratikleşmesi elzemdir.

Altılı masanın bu iki talebi seçim beyannamesine yazması önemlidir.