Avukatlık Yasası’nın değiştirilmesi isteğine karşı Baroların başlattıkları “Savunma Yürüyüşü” kamuoyunda önemli bir yer aldı. AKP-MHP yönetimi, Avukatlık Yasası değişikliğini “ben yaparım”, “Ben nasıl istersem öyle yaparım” tutumuyla yapma peşinde.

AKP-MHP yönetimi, Avukatlık Kanunu’nda yapmayı düşündüğü değişikliklere bütün barolar tepki gösterdi. Onlarca baro başkanı 19 Haziran 2020 tarihinde, bulundukları illerden Ankara’ya doğru yürüyüşe geçtiler.

Her zaman, her konuda olduğu gibi, avukatların sorunlarını dinleme, ne istediklerini öğrenme yerine, eylemlerini polisle önleme yoluna gidildi.

Herhangi bir alanda bir yasa çıkarılacak, yasal düzenlemeler yapılacaksa o alanda kurulu örgütlerin, bu örgütlerin hizmetlerinden yararlananların görüşleri alınmalı. Avukatlık Yasası değiştirileceği zaman, en başta avukatların, yargının öteki ayakları olan savcıların, yargıçların, avukatların hizmet sunduğu yurttaşların görüşleri alınmalı. Demokratik bir işleyiş bunu gerektirir.

Savunmayı da devletin hizmetine sokmayı amaçlayan bir diretmeyle karşı karşıya olduğumuz günlerdeyiz.

Yargını üç ayağından biri

Savunmanlık (avukatlık) Kurumu, Yargı sisteminin üç ayağından biri. Üç ayaktan birinin eksik, işlevsiz olması, tüm yargı Erkinini düzgün işleyememesine neden olur.

“Türkiye Barolar Birliği verilerine göre, 31.12.2019 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde, 57.184 kadın, 70.507 erkek toplam 127.691 savunman (avukat) bulunuyor”.”

Yerel ve küresel hukuk ilkelerinin yaşama geçirilmesi, uygulanabilmesinde yurttaşların yanında, yargıçlara, savcılara yardımcı olacak kesim savunmanlardır.

Bu kesimin çok büyük çoğunluğunu istemediği bir yasal düzenlemenin uygulamada yeni sorunlar yaratmaktan başka işe yaramayacağı görülmeli.

Neden önce Barolar?

Öteki odalarla işe başlansa, avukatlar onları savunur kaygısıyla, önce savunmanın belini kırmayı hedeflemişler gibi. Önce en güçlü çıkacak sesi kısıp sırasıyla öteki daha cılız sesleri kısma yolu seçildiği anlaşılmakta.

Yargı erkinin Yasama ve Yürütme erklerinin etkisi altına girmemesi, bağımsız olarak işleyebilmesi için savunmanların (avukatların) bağımsız olmaları kaçınılmaz.

Yurttaşların Yargı önünde özellikle küresel hukuk kurallarına uygun biçimde yargılanmaları için görevlerini özgürce, dürüstlük ilkeleriyle, küresel hukuka uygun biçimde yargılanabilmeleri, savunmaların çalışmalarına bağlı.

Tüm baroların birleşerek böyle bir eylem yapmaları çok önemli, ayrıca çok anlamlı. Sağduyusunu yitirmiş bir yönetime karşı sokakta verilen yanıt zorunlu, etkileyici bir eylem türü. Bu davranışları övgüye değer. Kamuoyunun desteğini aldılar.

Barolar, savunmanlar, hukuk kazanacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Her şey çok düzgün değildi

Bundan önce, yargının, bunun ayaklarından biri olan savunmanlığın her yönüyle düzgün işlediğini savunma olanağı yok. Yargıçların, Cumhuriyet Yönetimini korumakla görevli Cumhuriyet savcılarının ne durumlara getirildiği, Yargının nasıl işlediği, ne kararlar üretildiği gözler önünde. Yargı erkinin iki ayağının düştüğü durum karşısında üçüncü ayak olan savunmanlığın bur durumdan etkilenmemesinin olanağı olamaz.

Değişikliğin toplumun, meslek örgütlerinin özgürleşmesi, üretkenliklerinin, küresel hukuk ölçütlerine uygun davranışlar geliştirilmeleri yönünde olmalı. Yapılmak istenenin bunu tersi olduğu gözlerden kaçmamakta.

Özel yasayla kurulan Barolara, Türkiye Barolar Birliği’ne “sivil toplum örgütü” nitelemesi yapılabilir mi? Bu örgütün Genel Merkezi’nde, illerdeki barolarda gerçek anlamda demokratik bir işleyiş olduğu söylenebilir mi?

Belli bir örgüt bürokrasisinin buralarda da etkisini gösterdiğini söylemek gerek. Yapılmak istenen değişikliğin bu amaçların ötesinde arayışlarla gerçekleştirilmeye çalışıldığı gözlenmekte.

Değişim zorunlu mu?

Savunmanlık Kurumuyla ilgili yasa değiştirilmek istenebilir. Eski yasalar günün koşullarına yanıt veremeyecek duruma gelmiş olabilirler. Bundan önce yürürlükte olan Avukatlık Yasası, değiştirilemez yasal düzenleme olamaz. Bu değişiklik bazı kesimlerin çıkarlarına uygun yasa çıkartma dayatması biçiminde değil, uzlaşma koşulları aranarak yapılmalı.

Değişim her zaman zorunludur. Önemli olan değişimin çağın koşullarına, insan hak ve özgürlüklerine hizmet etme doğrultusunda olması önemlidir.

Çoklu Baro sistemi sorunları çözebilecek mi?

Diyelim büyük kentlerimizde çok sayıda baro kuruldu. Bu çoklu Baro Sistemi ne işe yarayacak? Buralarda değişik görüşler tartışılabilecek mi? Yoksa bunları birbirleriyle takıştırıp etkisiz duruma mı getirecekler? Bir “hizmet yarışı” ortamı mı, yoksa bir “sürtüşme ortamı” mı yaratılacak bugünden belli değil.

“Çoklu Baro sistemi” seçimlerinde, bundan önceki seçimlerde yaşanan olumsuzluklar ortadan kalkabilecek mi? Amaç üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi? Gelişmelere, tartışmalara bakılınca amacın üzüm yemek olmadığı gözlenmekte. Çoklu Baro Sisteminin savunmanları devlet hizmeti gören edilgen bir yapıya kavuşturmaktan ötede işe yaramayacağını anlamak güç değil.

Neler yapılabilir?

Baroları, Türkiye Barolar Birliği’ni, sözgelimi küresel hukukta gerçekleşen değişiklikleri izleyecekleri, meslektaşlarını bu değişimler konusunda bilgilendirmelerin sağlayacak bir yapıya kavuşturulmasını sağlayacak düzenlemeler getirilebilir.

Barolarda, Türkiye Barolar Birliği yönetimlerinde, seçime katılanların aldıkları oy oranlarına göre yönetimde yer almalarını sağlayacak düzenlemeler yapılabilir.

Baroların, Türkiye Barolar Birliği’nin geniş halk yığınlarına, yetişkinlere hukuk eğitimi vermeleri yönünde özendirici düzenlemeler yapılabilir.