Herhangi bir toplumsal olay, olgu, tarihsel bir vaka, siyasal bir örgüt, dernek ya da çıkan bir gazete çok rahatlıkla “proje” ya da ekseriyetle dışa bağımlı (Türkiye’ye düşman ülkeler, yani dünyanın tamamı-Afrika dâhil-) ve Türkiye üzerinde oynanan oyun/lar olarak değerlendirilebilir.

Bu paranoyak şizofreni hali aslında cumhuriyetin kuruluş harcında olan, sonraki dönemlere de aktarılan ve hala kurtulamadığımız bir hastalık. Üstelik bu hastalık sadece belirli bir cenahta da mevcut değil. Kemalist, sol ya da mütedeyyin çevreler de fazlasıyla bu ruh halinin etkisi altında.

İktidarı elinde bulunduran grup ya da çevreler içinde bulundukları konjonktüre göre, karşısında bulunduğunu düşündüğü her kişi, kurum ya da organizasyonu rahatlıkla “proje” olarak tanımlayabilir.

Tarihsel birkaç hatırlatma yaparak devam edelim; örnekse, erken cumhuriyet döneminde Kürtlerin haklı hak talepleri, İngiliz oyunuydu, “projeydi” yani. 1960’larla birlikte gelişen sosyalist hareketin talepleri ve tüm teori ve pratikleri Sovyet oyunuydu, “projeydi” yani.

1980’lerden sonra palazlanan Kürtlerin özgürlük mücadelesi uluslar arası güçlerin oyunuydu “projeydi” yani.

Müslüman toplulukların herhangi bir örgütlenmesi ise İran oyunuydu, o da “projeydi”.

Öyle bir halet-i ruhiye içindeyiz ki, herhangi bir şeyi kendimiz başaramayız, eğer herhangi bir alanda kısmen de olsa ileri bir atılım varsa mutlak suretle bunun arkasında biri ya da birileri vardır.

Kanımca bu düşünsel anlayış, insanı, toplumu ve bunlara dair her şeyi kendi tekelinde gören ve onlara biat etmekten başka bir görev biçmeyen elitist- Kemalist zihniyetin hala çok canlı olmasından kaynaklanıyor.

Resmi devlet ideolojisi olan Kemalizm’in eleştirisi üzerine kendini inşa eden ve meşruiyetinin en azından bir kısmını bu zeminden alan AKP iktidarı, gelinen noktada şeklen olmasa bile zihniyet ve pratik manada Kemalizm’in -kendi tabirleriyle- “muhafazakar demokrat” olarak tarif edilen yeni bir formuyla karşımızda duruyor.

AKP iktidarı kendilerine yönelik en ufak eleştiri ya da her türlü muhalefeti kolaylıkla, “dış kaynaklı oyun” ya da “proje” olarak nitelendirebiliyor. Tarihsel olarak kendisi de benzer suçlamalarla itham edilmiş bir hareketin neden böyle bir şey yaptığını da sanırım en yalın haliyle İKTİDAR kavramı açıklayabilir.

Özetle, Türkiye’de iktidarda olan siyasal yapı hangi ideolojik kökenden geliyorsa gelsin, eğer eleştirinin ya da muhalefetin konusu kendisi ise, gerisi teferruattır. Teferruat olan ise, muhalefet ya da eleştiri yöneltenin “proje ya da dış gücün yönetiminde” olmasıdır.

Gezi “projeydi”, yolsuzluk soruşturmaları “proje, komplo, darbe” idi, darbe soruşturmaları “kumpastı”. Gelelim esas “projeye”, Taraf Gazetesi. Taraf Gazetesi 15 Kasım 2007 tarihinden itibaren yürüyen “proje”. Gazetenin mali kaynakları neler, nerede basılıyor gibi soruların muhatabı bellidir. Bir şirket olarak var olan gazetenin gelir-gider durumu sanırım devletin mali birimlerinden çok kaçamıyordur.

Ben esas olarak 7 yıllık bu “projenin” neler yaptığından biraz bahsedeceğim; Taraf, kuruluşundan beri Türkiye halklarının ensesinden inmeyen askeri vesayeti açık bir biçimde eleştiren ilk gazete oldu. Taraf, apoletlilerin telefonlarıyla manşet atan gazetecilikten, apoletlileri hesap vermeye çağıran ilk gazete oldu.

Taraf, Türkiye Kürdistan’ında 30 yıllık savaş boyunca bizzat devlet tarafından işlenen katliamları manşetine taşıyan ilk gazete oldu. Taraf, Türkiye’de JİTEM vardır, derin devlet vardır ve bunlar yaptıkları katliamlardan ötürü hesap vermelidirler diyen ilk gazete oldu.

Taraf, bu ülkede insanların devlet eliyle katledilerek toplu mezarlara gömüldüğünü ve bu mezarların açılarak sorumluların yargılanması gerektiğini söyleyen ilk gazete oldu.

Taraf, Türkiye’de Kürtlerin, Ermenilerin, Alevilerin, Çingenelerin, ezilen ve yok sayılan tüm halkların eşit yurttaşlık hakkından yararlanması gerektiğini söyleyen ilk gazete oldu. Aynı Taraf Gazetesi, tüm bunları yaptı diye, PKK’nin yayın organı olmakla suçlandı, Cemaatin gazetesi olmakla suçlandı, ABD “projesi” olmakla suçlandı, Ermeni Diasporasına hizmet etmekle suçlandı.

Özgür Gündem Gazetesi’nin 90’lı yıllarda Türkiye Kürdistan’ında yapmaya çalıştığı şeyi, Taraf, 2007’den beri Türk medyasında yapmaya çalıştı. Hasan Cemal’in deyimiyle “karanlığı yırttı” ve Türk medyasının pespayeliğini ortaya çıkararak, hâkim paradigmaları ve tabuları kutsal olmaktan çıkarıp tartışmaya açtı. Tüm bu yazdıklarımdan Taraf Gazetesi eleştirilemez sonucu mu çıkar? Hayır, elbette eleştirilebilir. Ancak her nedense bu ülkede “kutsal” olana dokunan her şey “proje” ya da “dış güçlerin oyunu” olarak değerlendiriliyor.

Türk basını demokratikleşme adına bugün bazı kavramları daha rahat dillendirebiliyorsa, bunda Taraf’ın rolü büyüktür. Eğer daha demokratikleşme adına atılan herhangi bir adım “proje” ya da “dış güçlerin işi” olarak tanımlanacaksa, resmi devlet aklı olan Kemalizm’in ya da onun yeni formatlanmış hali olan AKP’nin bireyi ve toplumu omlete kırılacak yumurta olarak gören zihniyetindense, evet lütfen dış mihraklar müdahale etsin bize.