Başlarken

IŞİD(Irak Şam İslam Devleti) ya da yeni adıyla İD(İslam Devleti): 2013 yılında Ebu Bekir el- Bağdadi liderliğinde Suriye el-Qaidesi olarak bilinen Nusra Cephesi ile birleşerek adını duyuran örgüt. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, örgütün gerçek kuruluş tarihi bu (2013) değil. Bu tarih hem bir isim değişikliği hem de örgütün daha önceki çizgisinden bir kopuşu temsil ediyordu. Bu kopuşun ne olduğuna ve örgütün kısa tarihine yazının ilerleyen bölümlerinde yer vereceğiz.

IŞİD ya da yeni adıyla İD; bugün itibariyle Suriye’de: Rakka, Carablus, Deyr Ez Zor, Telabiyad, Irak’da: Musul, Telafer, Felluce, Ramadi, Beyci, Tikrit, Hadise, Anah gibi önemli noktalarda egemenlik kurmuş durumda. IŞİD tasarladığı İslam Devleti sınırları dâhilinde saldırganlığa devam ediyor. Rojava bölgesindeki Kobanê,  Şii nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı Bağdat, ki Maliki hükümetinin başkenti aynı zamanda, ve Şiiler için çok öneli kentler olan Kerbela ve Necef de IŞİD’in saldırı haritasında yer alıyor.  Peki 9-10 Haziran tarihleri arasında Musul’u ciddi bir direnişle karşılaşmadan işgal eden IŞİD, kısa sürede nasıl olur da bu kadar geniş bir sahada kontrolü ele geçirir? 8 bin ila 15 bin arasında değiştiği söylenen savaşçı sayısıyla adı geçen tüm bölgeleri bu kadar kıza bir zaman diliminde zapt etmek mümkün mü? Ya da IŞİD’ e karşı bölgenin tüm güçleri neredeyse (Rojava’daki özerk Kürt yönetimi, Güney Kürdistan yönetimi, Maliki yönetimi, Suriye, İran ve uluslar arası güçler…) neredeyse ortak bir retorik tutturmuşlarken, bölgenin IŞİD’den temizlenmesi neden mümkün olamıyor? Tüm bu soruları ve daha fazlasını yanıtlamak için özellikle ABD’nin 2003 Irak işgali ve sonrasında bugünkü adıyla IŞİD’in bölgede üslenmesi ve giderek palazlanması sürecine bakmak lazım.

-I-

Irak El Qaidesi’nin lideri olarak bilinen Ebu Musab el- Zarkavi 1988’de SSCB’ye karşı Afganistan’da Cihad’a katılan Lübnanlı bir radikaldir. 92’de ülkesine dönmüş fakat Ürdün kralı Hüseyin’e karşı yürüttüğü faaliyetlerden kaynaklı olarak tutuklanarak 2000 yılına kadar cezaevinde kalmıştır. Çıkar çıkmaz Afganistan’a El Qaide ile ilişki kurmak için gittiği bilinir fakat olumlu yanıt alamamıştır. Bunun üzerine yine Afganistan sınırları içinde Herat kampında kendi örgütü olan Tevhid ve Cihad’ı kurmuştur. 2001’de ABD’nin Afganistan işgaliyle birlikte bölgeden ayrılmış ve ağırlıklı olarak Sunni nüfusun yaşadığı Irak’ın kuzeyine geçmiştir.

2003’te ABD’nin Irak işgali ve işgale karşı direniş grupları oluşturan cihadcı örgütlerin hızla artması Zarkavi için bir şans niteliği taşıyordu. Zarkavi kısa süre içinde bölgede var olan şii-sunni karşıtlığını ve liderlik özelliklerini kullanarak özellikle sunni cihadcı unsurları işgalcilere(ABD) karşı kendi etrafında toparlamayı başarmıştır. Şüphesiz işgalcilerin yerel ahali üzerindeki zulmü Zarkavi’nin kısa sürede parlamasında oldukça pay sahibidir. Ancak 2004 yılında Felluce’de Zarkavi’nin yönettiği cihadcıların ABD askerlerine ağır kayıplar verdirmesi ve kısa bir süre sonra ABD’nin bölgeden kısmen de olsa geri çekilmek zorunda kalması Zarkavi için müthiş bir fırsat haline geldi. Zarkavi Iraklı sunilerin gözünde bir kurtarıcı mitine dönüşüyordu giderek. Zarkavi kazandığı “zaferle” bölge halkının gözünde giderek itibar kazanıyor, diğer taraftan ise işgalciye karşı cihadı telkin eden fetvalar yayımlıyordu. Ancak her şeye rağmen, Zarkavi’nin yeterli sayıda savaşçısı yoktu ve düzenli olarak destek alacağı, daha basit bir ifadeyle sırtını yaslayacağı, kişi ve örgütlere ihtiyaç duyuyordu. İhtiyaç duyduğu bu desteği 2004 yılında Bin Laden’den aldı ve Laden’e bağlılık yemini etti. Bağlılık yemininden sonra 2001’de kurmuş olduğu Tevhid ve Cihad örgütünün adını “İki Nehir Arasındaki el-Kaide” ya da bilinen adıyla Irak el Qaide’si olarak değiştirdi.

Ebu Musab el- Zarkavi 2006 yılında ABD ordusu tarafından gerçekleştirilen bir hava operasyonu sonucunda öldürüldü ve örgütün yeni lideri olarak asıl adı Ebu Eyyub el-Mısri olan fakat Ebu Hamza el-Muhacir ismiyle bilinen kişi getirildi. Ebu Mısri, merkezi el- Qaide’nin ikinci adamı olarak bilinen Eyman el-Zevahiri’ye yakın bir isimdi. Aynı yıl (2006) içerisinde el-Mısri Irak’da kontrol altında tuttukları bölgelerde, başta Felluce olmak üzere, Irak İslam Devleti’ni (IİD) ilan etti ve IİD’in liderliğine Ebu Ömer el-Bağdadi’yi getirdi.

Irak el-Qaide’si için sorunlar tam da bu tarihte başlayacaktı. Çünkü 2001 yılında Zarkavi’nin kurmuş olduğu Tevhid ve Cihad örgütünün devamı niteliğinde olan bu örgüt(IİD) ağırlıklı olarak yerel olmayan savaşçı birliklerinden oluşuyordu. Bu durum da bölgedeki sunni cihadcı çevreler tarafından pek de hoş karşılanmıyordu. Her ne kadar örgütün liderliğine Iraklı bir isim olan Ömer el-Bağdadi getirilse de yerel sunni cihadcı gruplar IİD’in devşirme cihadcılarından rahatsızdılar. Nihayet kısa süre içinde merkezi Anbar olan (sunilerin yoğun yaşadığı bir eyalet) sunni cihadcı gruplar IİD’e karşı savaşmaya başladılar. Sahva (uyanış) olarak adlandırılan cihadcı sunni gruplar IİD militanlarına karşı kanlı operasyonlar başlattılar. 2008 yılının sonlarına kadar devam eden çatışmalarda binlerce IİD militanı öldürüldü. Şüphesiz Sahva birliklerinin bu başarısının arkasında ABD’den aldıkları para ve silah desteği vardı. Sahva birlikleri ile IİD arasındaki çatışmalar oldukça önemlidir ve dönüm noktası olmuştur. Neden mi? Çünkü IİD Sahva birliklerini “davaya ihanet edenler” olarak tanımlamış ve bölgenin yerel sunni unsurları da artık IİD ‘in operasyon alanına girmiştir. Bugün IŞİD’in tarihsel olarak düşmanlık duyduğu şii ve gayrı Müslüman kesimler dışında sunnilere de saldırmasının nedenlerinden biri, Sahva birliklerine katılan ve ABD ile müttefik olan bazı sunni aşiret ve cihadcı grupların IİD’e saldırmasıdır adı geçen dönemde.

2006’dan 2011 yılına (ABD’nin Irak’tan tamamen çekildiği ve Maliki yönetiminin iş başına geldiği tarih) kadarki zaman dilimi Irak için bir tür mezhep savaşının yaşandığı zaman aralığıdır. Çünkü ABD bir yandan iç savaşa direkt olarak dâhil olmayarak, daha çok IİD ya da Irak el-Qaidesi’ne karşı savaşan grupları desteklerken diğer yandan gittikçe artan mezhep savaşını izlemekle yetiniyordu.2006-2011 yılları arasında IİD öncelikle kâfir ya da Rafızi olarak tanımladığı Şiilere, ardından işgalci olarak tanımladığı ABD’ye ve son olarak da Sahva birlikleri gibi işbirliçi, davaya ihanet eden, sunni aşiret ve cihadcı gruplara karşı savaştı.

2011 yılına gelindiğinde ABD Irak’tan çekilmiş, Maliki hükümeti (şii) kurulmuş ve hâlihazırda var olan mezhep gerginliği tüm yakıcılığıyla ortada duruyordu. Bir not düşmekte fayda var; özellikle 2006’dan 2010 yılına kadar ABD destekli Sahva birlikleriyle ve Şiilerle aynı anda savaşan IİD ya da Irak-el-Qaidesi’nin gücü oldukça zayıflamıştı. Bu süreçte zayıflayan Irak el-Qaidesi 2011’den sonra, özellikle Maliki yönetiminin de bazı hatalarıyla kendini hızla toparlayacaktı.

Devam edecek…