Partisizliğin ne büyük azap olduğunu insan zor dönemlerde anlıyor. Ben ve binlerce insan bu partisizliğin azabını yaşadık.

İşkence görüyorsun, baskı görüyorsun, tehdit ediliyorsun, yıllarca günahsız yere içerde yatıyorsun ya da yatırılmakla tehdit ediliyorsun. Tüm bunlarla tek başına baş etmek zorunda kalıyorsun.

Bunu koca koca akademisyen arkadaşlarım şahsında daha net gördüm. O koca koca ünvanlı arkadaşlarım, yazdıkları onlarca kitap, makale, ders; bir günde bir KHK ile yok edilip yapayalnız bırakıldılar.

Arkadaşlarım ve ben bunca yıldır ürettiğimiz tüm değerleri bir çırpıda geride bırakmak zorunda kaldık.

Ne akademisyenler, ne aydınlar, ne gazeteciler, ne yazarlar, ne kamu emekçileri, ne de işçiler haklarını hukuklarını savunabilecekleri bir kurum oluşturamamış demek ki.

Türkiye sol gruplarının genel bakışı şu; bizdensen sahiplenilirsin, değilsen, eee zaten ülkede faşizm var, herkes aynı durumda.

Geçen gün bir akademisyen arkadaşla yazıştım. Şimdi sadece tavuklara bakıyor. Mevzusu, beslediği bu tavukların gidişatı… Bir söyleşi yapmak istedim.

“Aman boş ver” dedi. “Boş ver, sözün kıymeti, gücü, karşılığı mı var ki konuşalım?”

Oysa onun yazılarından ne çok şey öğrendim. Bir heyecanla beklerdim yazacaklarını…

Şimdi ise;

Sağırlık hali.

Körlük hali.

Onlarca sol grup var. Bu grupların bir atımlık barutları ya var ya yok. Buna rağmen nasıl da dünyanın merkezi gibi konuşuyorlar. Yazıyorlar. Söylüyorlar.

İşte geçen haftanın gazete tirajları, bu ülke 80 milyonluk ülkedir be ya:

Birgün; 8 bin küsur,

Evrensel; 5 bin küsur

Yurt; 4 bin küsur

Cumhuriyet; 37 bin küsur

Peki dergiler ne durumda? O koca koca mesajlar veren, bugünden yarına ülkenin değişeceğini söyleyen dergiler… Onlar da şayet para bulurlarsa 2 bin ila 5 bin bandında dergilerini basabiliyor ve ücretli, ücretsiz dağıtabiliyor.

Bunca sendika, oda, vakıf, dernek bunca bunca şeye rağmen…

Kardeşim bu cetvelden eğri çizgi çıkıyor. Bu yol, yol değil demek ki!

Oysa faşizmin politikaları herkesi bir tutmuyor mu?

11 bin küsur HDP’li içerde. Sürgünde, siyasetin dışına itilmiş olanların sayısını bilen var mı? Hangi grup faşizmden nasibini almadı. Skalanın bir ucundan diğer ucuna dek, hangisi söyleyin hangisi? Kaç akademisyen, kaç kamu emekçisi görevden alınmış. Kaç yazar, kaç gazeteci, kaç aydın var içerde… Adam doktor, doktorluk yaptırmıyorlar. Kaç İslamcı akademisyen ve kamu emekçisi atıldı biliyor musunuz? Bu Fetöcülerden bahsetmiyorum tabi ki. İşte bizim Selda, bizim Basri, Ömer Faruk abi, Cihangir bey.

Sistem tüm muhaliflerini tasfiye ediyor.

Onur Hamzaoğlu içerde ya.

İbrahim Kaboğlu görevden atıldı ya.

Enis Berberoğlu içerde ya. Enis Berberoğlu ki kokmaz bulaşmaz, ufku merkez medyanın ötesini görmez ya.

Başka bir yol lazım. ORTAK İYİ, ORTAK DOĞRU, ORTAK GERÇEK.

Buna mecburuz.

Demokratik bir partiye ihtiyaç var. Bu ben kurdum, oldu şeklinde değil. Mevcutların bir araya gelmesi ile olacak. Bu mevcutların bir araya gelmesi ile kurulacak partinin temel meselesi demokrasi olacak.

Baskı, zulüm, işkence sanıyorsunuz ki Erdoğan işi? 12 Eylül darbesini hatırlayın, 1990’lı yılları hatırlayın. Yargısız infazları ve bin operasyonu.

Demokrasi temelli bir iktidar kurulmazsa baskılar sürecek.

Bize yazık, size yazık, bu halkın evlatlarına yazık. Artık yeter bir yere varalım.

Başka yol yok. Örgütlenmek zorundayız.

Başka yol yok. Birleşmek zorundayız.

Başka yol yok. Demokrasiyi getirmek zorundayız.