Sağlıklı bir çevrede, sağlıklı bir Dünya’da yaşamak tüm canlıların olduğu gibi çocukların da en doğal insan haklarından biridir. Çocuklara bu ortamı sağlamak büyüklerin görevidir.

20 Kasım tarihi, Birleşmiş Milletler’in (BM) kararı gereğince, 1989 yılından buyana "Dünya Çocuk Hakları Günü" olarak kutlanıyor. Amaç, dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hakları çiğnemelerini gündeme taşımak.

54 maddeden oluşan sözleşme, eğitim, sağlık hizmetlerine erişim, yaşama ve gelişme; ekonomik, fiziksel, psikolojik ya da cinsel sömürüye karşı korunma, anlatım ve düşünce özgürlüğü gibi pek çok alanda çocuk haklarını güvence altına alıyor.

Türkiye Cumhuriyeti, en fazla onaylanan “insan hakları belgesi” niteliğini taşıyan sözleşmeyi, 27 Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe koydu. Sözleşme 54 maddeden oluşuyor.

Fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı büyümek her çocuğun en doğal hakkı.

Çocuk Hakları Bildirgesi’nin başlangıç bölümünde şu saptama yapılmış:

“1924 tarihli, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi’nde, 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Kurulu’nca kabul edilen Çocuk Hakları Bildirisi’nde belirtildiğini ve insan Hakları Evrensel Bildirisi’nde, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde (özellikle 23 ve 24’üncü maddelerinde), Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’de (özellikle 10’uncu maddesinde), çocukların esenliğiyle ilgili uzman kuruluşların ve uluslararası örgütlerin kurucu ve ilgili belgelerinde tanındığını hatırda tutarak, Çocuk Hakları Bildirisin’de de belirtildiği gibi “çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğu”nu hatırda tutarak

6. ve 27. maddesinde, çocuğun yaşama hakkıyla ilgili şu belirleme var:

“Madde 6 – 1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler. 2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler”.

KISIM II Madde 27 - 1 Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler.(1)

Bu önemli insan hakları belgesini uygulanması, henüz Dünya’nın hiçbir yerinde eksiksiz olarak yaşama geçememiş bulunmakta.

“Salgının başlaması ile birlikte ilk başta akut stres ve yoğun kaygı yaşanmış, birinci yılını doldurduğumuz bugünlerde ise ankisiyete azalmış olmakla birlikte, tükenmişlik, depresyon, internet bağımlılığı ve evde immobil olmaya bağlı şişmanlık ve beraberinde düşük beden algısı gibi yeni sorunlar baş göstermiştir. Günlük yaşam rutinlerindeki ve yaşıt ilişkisindeki değişiklikler, çocuklar üzerinde yaş ve gelişim düzeyleri ile de bağlantılı olarak farklı etkiler yaratabilir. Ebeveynlerin salgından etkilenme durumu, salgın nedeniyle yaşanan ciddi hastalıklar ve ölüm sonucu kayıplar, enfeksiyona yakalanma, pandemi öncesi ve varolan kronik fiziksel ve ruhsal sorunların eşlik edip etmemesi, ailenin sosyoekonomik düzeyi gibi değişkenler de çocukların ruh sağlığı üzerinde etkilidir.”(2)

Covid-19 bulaşığının ortaya çıktığı günden buyana, 3 yıla yakın bir süredir, çocukların yaşam, yetişme dengeleri bozuldu.

Birinci derecede büyüklerini, yakınlarını, komşularını yitirmenin getirdiği ruhsal yıkımları ölçmek olanaksız.

Bir uzman durumu şöyle özetlemekte:

“Prof. Dr. İlhan, şöyle konuştu: "Bugün için dünyada Covid-19 pandemisi nedeni ile 1,5 milyar çocuk okul kapanmalarından etkilenmiş, 210 milyon çocuk tamamen okulsuz kalmıştır. Türkiye bu sürede OECD ülkeleri arasında ilkokulları en uzun süre kapalı tutan 3'üncü ülke, bütün okulları en uzun süre kapalı tutan 4'üncü ülke oldu. Geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler'in raporuna göre son 20 yıldır ilk defa çocuk işçiliğinde artış yaşandı ve çocuk işçilerin sayısı 160 milyon kişiye çıktı. UNESCO'nun yayımladığı bir rapora göre ise 24 milyon çocuk ve gencin pandemi sonrası okula geri dönemeyeceği bunların 10,9 milyonunun temel eğitim seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Salgın nedeniyle eğitim öğretimin kesintiye uğraması sonucunda oluşan öğrenme kayıpları uzun dönemde çok ciddi ekonomik etkilere sahip olabilmektedir”.(3)

Bu sayısal veriler, 25.06.2021 tarihindeki durumu yansıtmakta. Günümüzde bu sayıların nerelere ulaştığı, salgın sürecinde ve sonrasında nerelere ulaşabileceği henüz bilinememekte.

Çocuklarla kadınlar, savaşlardan, salgınlardan en çok etkilenen kesimler olmaktalar.

Çocukluk dönemleri mutsuz geçen insanların, yaşam boyunca genellikle mutsuz oldukları bilinen gerçeklerden.

Pandemiden bir biçimde etkilenerek büyüyen çocuklar, yaşamlarının hiçbir döneminde, pandemi öncesi büyüyen insanlarla aynı nitelikleri taşıyamayacaklar. Pandemi yeni bir insan kimliği yaratacağa benzemekte.

Ruhsal sağlığın önemi

İnsanlığın yaşadığı tüm olumsuzluklarda, insanlık ailesi bireylerinin ruhsal yapılarının, ruhsal sağlıklarının belirleyici olduğu açık.

“Dünya Sağlık Örgütüne göre (WHO), ruhsal sağlık, "diğer özelliklerin yanında, öznel iyi oluş, algılanan öz yeterlik, özerklik, rekabet edebilirlik, nesiller arası bağımlılık ve kişinin entelektüel ve duygusal potansiyelini gerçekleştirebilmesini" içerir. WHO ayrıca bir bireyin iyilik halinin, kabiliyetlerini gerçekleştirebilmesi, günlük stresle baş edebilmesi, üretken ve toplumuna faydalı olabilmesini kapsadığını belirtmektedir. Kültürel farklılıklar, öznel değerlendirmeler ve birbiri ile yarışan profesyonel kuramların hepsi de ruh sağlığının nasıl tanımlandığını etkiler.”(4)

Ruhsal yönden sağlıklı olmayan bireylerin, toplumların insanlık için iyilik üretmeleri olası değildir. İnsanlığın yaşadığı çatışmalar, savaşlar, her türlü kötülükler, ruhsal yönden sağlıklı olmayan bireylerin, kurumların ürünleri olarak karşımıza çıkar.

İnsanın fiziksel yönden sağlıklı olmadan yaşamın akışına olumlu katkılar sağlaması düşünülmemeli.

Aileler, toplumlar, devletler “erkek” çocuk isterler. Erkek çocuk, ekonomik yönden girdiler sağlayacak, toplumsal ilişkilerde ön sıralarda olacak, aileyi ülkeyi dıştan gelecek saldırılara karşı koruyacak anlayışı yaygındır. Erkek çocuk, ekonomik getirileri olan, güvenli, kolay yaşam sürdürülmesini sağlayacak için bir araç olarak düşünülür.

“Dünya Sağlık Örgütü’nden elde edilen kanıtlar, dünya nüfusunun neredeyse yarısının benlik saygısı, ilişkileri ve günlük yaşamda işlevlerini sürdürebilecek yetenekleri üzerinde etkisi olan zihinsel hastalıklardan etkilendiğini göstermektedir. Bireylerin duygusal sağlığı fiziksel sağlığı etkileyebilir. Kötü bir ruhsal sağlık, madde bağımlılığı gibi problemlere yol açabilir”.(5)

Dünya nüfusunun yarısı ruhsal yönden bozukluklar içindeyse, öteki yarısının sağlıklı ilişkilerin olduğu bir yaşam sürdüremez.

Eşine yaşamı, içinde yaşadığı topluluğa birlikte yaşamayı zehir edenler, ruhsal yönden sağlıklı olmayanlar olarak karşımıza çıkarlar. Bunların toplumsal yaşamın işleyişinde karar verme noktalarında olması, çevreleri, insanlık için yıkımlar getirir.

Çocukların yetiştirilmeleri, eğitim süreçleri, onların ruhsal yönden sağlıklı olmalarıyla ilgili çok az işlerin yapıldığı süreçlerdir. Konunun önemi bilinmez. Ruhsal yönden 10 çocuğumuz olması yerine, ruhsal sağlığı yerinde olan bir çocuğumuz olmasının daha yararlı olacağının bilincine varamaz insanlar.

İnsanlığı, emek verilerek yetiştirilen, ruhsal sağlıkları yerinde olan çocuklar, kadınlar kurtarabilir.

----------------------

(1) www.unicef.org/turkey,

(1) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme https://www.unicefturk.org › uploads › files › UN...

(2) Alikaşifoğlu, Müjgan – Karakoç Demirkaya, Sevcan, Covid-19 salgını ve çocuk sağlığına etkileri, Hekim Sözü Dergisi, S.14, Mart-Nisan 2021, s. 19

(3) Haber Türk İnternet Gazetesi, 'Dünyada pandemi nedeniyle 210 milyon çocuk okulsuz kaldı', 25.06.2021

(4) Vikipedi, özgür ansiklopedi

(5) Vikipedi, özgür ansiklopedi