Ergenekon davası sanığı Kemal Kerinçsiz ve 5 kişi, Orhan Pamuk’un aleyhinde, İsviçre’de yayımlanan Das Magazin dergisine verdiği demeç nedeniyle tazminat davası açmışlardı. Daha önce bu açıklamayı gerekçe göstererek açılan ağır ceza davasında(TCK. 301) Kerinçsiz ve adamları mahkeme salonunu basmışlar, Orhan Pamuk’a fiili saldırı dahil her türlü hakareti yapmışlar, onu linç etmek istemişlerdi. (O salonda Hrant Dink yanımdaydı. Onu da ellerinden zor kurtarmıştık.)
Bu “skandal”a imza atmakla yetinmeyenler, bir de şikâyet dilekçesi hazırlayarak, Orhan Pamuk’u hedef göstermeyi sürdürmüşlerdi. Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi, Kerinçsiz ekibinin “hakaret bizi de kapsar” şeklindeki dilekçesi sonrasında, bu sözlerin kişisel dava açma hakkı doğurmadığını belirterek talebi reddetmişti.
Kerinçsiz ve arkadaşları Yargıtay’a gittiler. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, “Kerinçsizler”i haklı gördü ve dava açabilecekleri kararına vardı. Yargıtay’ın bu kararına direnen Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, yeniden davayı reddetti.
Dosya yine Kerinçsizlerin itirazıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderildi. Kurul, Orhan Pamuk’un tazminata mahkâm edilmesini istedi.
Böylece ,Yargıtay Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının, Orhan Pamuk aleyhine söz konusu açıklaması nedeniyle dava açabileceği yönünde bir karara imza atmış oldu, (Bununla birlikte, “zamanaşımı” işlediği için herhangi bir kişinin Orhan Pamuk hakkında dava açması, “teknik açıdan” mümkün olamıyor...)
Böyle bir kararı alabilen aklın tam anlamıyla bir analizini yapmak elbette pek kolay değil…Ama bu aklın en azından“adresini” vermemiz mümkün…
Yargıtay’daki bütün hukuk dairelerinin başkanları, “genel kurul”u oluşturuyorlar… Bu kurul toplanarak rastgele bir kişinin bir yazardan bir açıklaması nedeniyle tazminat talep etmesini mümkün kılan bir karara imza atıyor. Bu kurulun üyeleri bunu hukuk adına ve cüppelerini giyerek yapıyorlar.
Orhan Pamuk, zaten bu sözleri nedeniyle hedef haline getirilmiş olan bir yazar…Kerinçsizler onu linç etmek için kampanyalar yürüttüler ve onu ülkesinden soğutmak, psikolojisini paramparça edebilmek için ellerinden geleni yaptılar. Bu yetmiyor… “Yargıtay Hukuk Genel Kurulu”, bu anlattığımız “orijinal” cezanın oluşmasına hükmediyor…

İçtihat oluşuyor
Ayrıca, kurul, bu kararıyla bir “içtihat” da oluşturmuş oluyor… Bundan böyle herhangi bir “Kerinçsiz”, herhangi bir yazı veya açıklama nedeniyle, bir gazeteciyi, politikacıyı mahkemeye verebilir. Diyelim ki ben (veya benim gibi bir gazeteci-yazar), devletin Kürt meselesindeki siyasetini eleştirirken “Faili meçhul cinayetlerde binlerce Kürt’ü öldürdük” gibi bir ifade kullandım… Böyle bir durumda, Kerinçsiz (ve herhangi bir TC yurttaşı) kolaylıkla dava açabiliyor ve akla mantığa hakka hukuka sığmayan cezalar talep edebiliyor...
İster istemez, insanın aklına, “Yargı elden gidiyor, yargı siyasileşiyor” gibi söylemlerle 12 Eylül referandumundaki değişikliklere karşı çıkanlar geliyor…
İşte size bir “Genel Kurul kararı...” Hem de Yargıtay’ın hukuk dairelerinin başkanlarından oluşan bir heyetin kararı… Bu karar, eleştiri hakkını, tarihi resmi tarihin dışında yorumlama hakkını yasaklayacak kadar düşünce ve basın özgürlüğünü ortadan kaldıran bir anlayışı hukuk haline getirmiş oluyor.
Hatırlatırım bu kararı Yargıtay’ın 12 Eylül referandumundan önceki dönemde göreve gelmiş olan üyeleri vermiş bulunuyor…
Bu kararı herhangi bir uluslar arası hukuk platformunda savunmaya kalkmanız durumunda, bakalım size itibar eden kaç kişi çıkıyor?