Bugün partiler, aday baskısından kurtuluyorlar; hava kararmadan, aday listeleri Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) verilmiş olacak. 

Aday çokluğu
İki büyük partiye, bugüne kadar görmediğimiz sayıda başvuru yapıldı. Altı bine varan sayıyı, AK Parti’nin iktidar olması da açıklayamaz; ikisini birlikte düşünürsek başka nedenler olmalı! Genel merkezlerin önünden yansıyan görüntüler yöneticilerin bir hayli saf sanıldığı izlenimini veriyor.
Aday sayısının yüksekliğinin, genel merkezlerin işini zorlaştırdığını sanmıyorum; en deneyimsiz yöneticiler bile başvuruların çoğunu kolayca elemişlerdir. İki genel merkezin üzerinde çalıştığı nihayet dokuz yüz aday arasından, seçim kazanacak sıralara konulacak adayların belirlenmesidir.
Demokrasiye geçtiğimizden beri aday belirleme yalnız parti merkezleri için değil, parti örgütü, üyeleri, hatta seçmenleri için de güçlükle geçilmiştir. Adaylık bekleyen birisine, “Seni seçmedik” demek, rakibi bulunmasa bile kolay değildir.
Adayların seçilmesi ve liste sırasının belirlenmesi için, değişik yollar bulunmuştur. 1980’den beri olduğu gibi, bu seçimde de, partiler adaylarını merkez, genel başkan kararıyla belirlediler.
Sadece CHP, 550 adaydan beşte birine yakınını (125’ini) çıkaracak 29 ilde önseçim yaptı. Bu illerden seçilecek 25-40 CHP milletvekilinin, 12 kontenjan adayı dışındakiler, önseçimle belirlendi. Hiç yoktan iyidir.
Zamanın koşulları, illere göre değişik yöntemlerin önseçimle birlikte uygulanmasını haklı gösterebilir; ancak demokratik hiçbir partinin önseçimi reddetmesi, onun yerine başka yöntemler uygulaması çok güçtür. Parti içi demokrasi, demokratik siyasal hayatın; önseçimler de parti içi demokrasinin ilk koşuludur. 

BDP’nin adayları
Dün Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) destekleyeceği “Bağımsız” adayları açıkladı. 2011’in, BDP veya benzer partilerin, baraj nedeniyle seçime katılmadığı son seçim olmasını diliyorum. BDP seçime “parti olarak” girseydi barajı geçip, 50 veya üstünde milletvekili çıkarabilirdi ama, partiyi yönetenler halkın eğilimini ve siyasetin koşullarını girmeme yönünde değerlendirdiler.
Böyle halka dayalı kararları dışarıdaki kişilerin etkilemesi doğru olmaz; liderler enine boyuna inceleyip karar verirler! Siyaset ve liderlik riskli bir yaşamdır; bu konu, az veya çok değil, yok olmakla büyük kazanç arasında karar vermeyi gerektiriyordu; liderler karar verdiler, konu kapandı. 

Özgüven yüksekliği
BDP’nin seçime parti olarak girmemesi, Kürt oylarına talip olan siyasal hareketin özgüveninde azlığı hatırlatmaktaysa da, Diyarbakır gibi bazı illerdeki aday sayısında geçen seçimdeki sayının üstüne çıkılması kendine güvenin arttığını göstermektedir.
Kürt politikacılar, BDP ve dışındaki siyaset adamlarının, seçilmesi kolay sayının dışına çıkmış olmaları bir meydan okuma mı, yoksa parti içindeki bir mücadelenin sonucu mu? Gerçek durum yakında anlaşılacaktır! Son günlerde, AK Partinin bölgede geçen seçimdeki oy potansiyelini arttırdığı izlenimi vardı. Bana göre Diyarbakır’da, BDP’nin dörtten fazla milletvekilini taşıma gücü bulunmaktadır. Aday sayısının 6’ya çıkarılmasının parti içinde ve seçimde önemli sonuçları olacaktır. Eğer BDP’nin fazla adayları seçim kazanırsa, AK Parti Doğu bölgesinden 2007’ye göre daha az oy alacaktır. Seçmen eğilimlerine doğru tanı konulmadan yüksek sayıda aday gösterilmiş ise BDP tehlikeli sonuçlarla karşılaşabilecektir.
Kürt politikacıların kararları ve halkın eğilimlerini önümüzdeki günlerde anlamaya çalışarak, edindiğim izlenimleri okuyucularımla paylaşacağım.
Sırrı Süreyya’ya selam…
Radikal yazarı Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul ikinci bölgeden aday olmasına sevindiğimi açıklamakta sakınca görmüyorum; okuyucularımın paylaştıklarına inanarak, kendisine selam ve başarı dileklerimi gönderiyorum.