Gökyüzünde bir kartal uçuyor, Amar dağından bir adam koşarak Cevizler Vadisine geliyor. Tüm hikaye kartalın ve adamın hareketinin etkileri üzerine kurulmuş sanki ama o kadar derine gidiyor ki bir roman oluyor.

Kartalın gölgesini hisseden hayvanlar ondan kaçarken, Cevizler Vadisine doğru koşan adamın korkusu, ondan önce vadiyi sarıyor.

Yakın köyleri yakıp yıkan, evlerini yaktıkları insanlara eziyet eden askerlerin haberleri tıpkı adamdan önce vadide duyulduğu gibi adamın gelişi de köydeki insanların, doğanın susmasına sebep oluyor.

İnsanlar ölümü beklemeye başlıyor. Kartal gökyüzünde süzülmeye devam ediyor.

Yattığı yerde ölüme direnen, yaşamayı seven Eyüp, duvardaki halıya bakıp o topraklarda hayat bulan efsanenin kahramanlarına gülümsüyor. Ba’nın sırtında Cevizler Vadisine kaçan Amar ve onun arkasında oturan Sara’nın öyküsünü torunlarına anlatmak istiyor her fırsatta. Uzun süredir yatalak olduğundan bedeninde açılan yaralardan odaya yayılan koku, torunlarını ondan uzak tutuyor. Artık konuşamıyor da sadece sesler çıkarıyor.

Yazar kartalın gölgesinde can havliyle kaçışan hayvanları sinematografik bir anlatımla sahneye soktuktan sonra insanlara dönüyor. Vadinin insanları günlük sakin hayatlarında zamanı eritirken ya da tam tersi zamanın içinde erirken birden şimdi ki zaman duruyor.

Sahibi değiştikçe adı da değişen Ba’nın nasıl dünyaya geldiğini anlattığı bir masala giriş yapıyor yazar, geçmiş zaman başlıyor.

Ba herkesin sahip olmak istediği uğruna hayatlarını verdikleri değerli bir at. Amar onu rüyasında bir kadınla birlikte gören canını kurtarmak için çıktığı yolculukta sonunda rüyalarının peşine düşen bir adam.

Sara güzelliği kadar atlarla konuşmakla ün salan, rüyasında gördüğü adama aşık olup onu beklemeye koyulan genç kadın.

Ba, Amar ve Sara’nın yolları kesiştiğinde, Sara ve Amar birlikte olabilmek için kaçmak zorunda kaldıklarında Ba’nın sırtında Cevizler Vadisine geliyorlar. Süleyman peygamber onların buraya gelmesini öneren kişi. Amar ve Sara burada çoğalıp nesillerini devam ettiriyor.

Halime, Melek, Emine, Sara, Kasım, Cemşid, Amar, bir masalın, masalı efsane yapan aşıkların nesli. Onların çocukları ailelerinin gelecek korkusundan korkup oyuncaklarını bir mağaraya gömdüler. Her gün köyün meydanında futbol oynadıkları topu, beyaz adamların katlettiği Kızılderililerin filmlerini seyrettikleri televizyonu bir örtünün altına saklayıp evden kaçırıp onu da mağaraya sakladılar, tekerlekleri olmayan kamyonu, camları sökülmüş mavi taksiyi, babasının ceviz ağacından oyduğu şaha kalkmış atını da çuvala koydu Mirza.

Çocuklar oyuncaklarını öpüp bir çuvalın içinde açtıkları çukura gömdüler, üzerini çalı çırpı ile örttüler. Oyuncak silahlarını alıp mağaradan ayrıldılar.

Sonra mı kartalın gölgesinden kaçan sincaplar, kaplumbağalar, onların yolunu kesen yılan, yuvadaki yavru serçeler, ağaçlar kül oldu.