Milli Eğitim Şuraları, eğitim sorunlarının tartışıldığı yerler olarak gösterilmelerine karşın, eğitimin temel, güncel sorunlarıyla ilgili kararları alınmadığı toplantılar olarak geçerler.

Milli Eğitim Şurası, 1933 tarihli yönetmeliğe göre şuranın her üç yılda bir toplanması, 1995'te çıkarılan yönetmeliğe göre ise dört yılda bir toplanması gerekirken, yedi yıl aradan sonra 01.12.2021 tarihinde Ankara’da toplandı.(1) İlk akla gelen soru, Milli Eğitim Şurası neden 7 yılda toplanamadı? Ne istediler de yapamadılar? Milli Eğitim Şurası’nı toplayamazlar mıydı? Ülkenin dağından taşından Muhtarları Saray’a toplamaktan daha güç bir iş miydi Milli Eğitim Şurası’nı toplamak? Ülkede eğitim sorunlarının konuşulması, tartışılması, siyasal güç devşirmekten daha sonra düşünülmesi gereken bir iş miydi?

Yaşamın her alanına devletin, tek kişinin egemen olduğu, kararların devlet ve tek kişi tarafından alındığı bir sistemde, eğitimde nelerin değişip değişmeyeceği, konularının neler olup olmayacağı konusunun, eğitim paydaşlarının düşünceleriyle belirlenemeyeceği açık. Bu eşyanın doğasına aykırı. Milli Eğitim Şuralarında, eğitim sorunlarıyla ilgili görüşler enine boyuna tartışılsa, ilkeler belirlense bile, bunların uygulanmaları havada kalmakta. Ülkede devlet istediği uygulamayı yapmakta, istemediğini görmezden, duymazdan gelmekte. Öyleyse bu şuralar neden toplanır, kararlar neden alınır? 20. Eğitim Şurası’nda, “okulöncesi din eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınması” karara bağlanacak. Bu kararın sorumluluğunu şuranın üstüne yıkıp kenara çekilme peşinde oldukları anlaşılmakta. Okulöncesi eğitimin zorunlu duruma getirilmesine gerçekten gereksinim olsa, Şuradan da böyle bir karar çıksa, devlet bunu uygulamak istemezse kesinlikle yaşama geçemez.

Küçük yaşta, gencecik insanların beyinlerine dinsel öğretilerin gözlükleri takılırsa, bir daha yaşamları boyunca bu gözlükleri çıkaramayacakları, tanrısal düşünceler olduğu ileri sürülen düşünceleri kolayca silkip atamayacakları düşüncesi uzun yılların düşüncesi.

Devlet bir dinin, bir inanç sisteminin tarafı olarak yurttaşlarına din eğitimi veremez. Bu laikliğin, laik yönetimin gereği olduğu gibi, aklın, mantığın da gereğidir. Devletin inanç sistemleri arasında birinden yana taraf olması, öteki taraflara yapılan en büyük kötülük olur.

Şuraların katılımcıları, “Şuranın “tabii üyeler”i “Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve üyeleri, Bakan Yardımcısı, Müsteşar ve Bakanlık merkez teşkilatı birim amirleri"nden;

Şuranın davetli üyeleri de: “Bakanlık, bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler ile yurtiçi ve yurtdışından meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör, basın ve yayın kuruluşları, öğrenci ve veli temsilcileri ile eğitim alanında şura konusuyla ilgili çalışmalarıyla tanınmış uzmanlar”dan (2) oluşur.

Şuraların davetli üyelerinde yine merkezi yönetimin, devletin egemenliği göze çarpmakta. Bakanlık, Bakanlıklar, Kamu kurum ve kuruluşlarının hangileri olacağı konusunda bir açıklık yok. Bu çağrılıların isteğe bağlı, kendi kafalarında kişi, kurum ve kuruluşlar oldukları açık.

“Yerel yönetimler, üniversiteler ile yurtiçi ve yurtdışından meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör, basın ve yayın kuruluşları, öğrenci ve veli temsilcileri”nin kimler olacağı da belirsiz. Hangi yerel yönetimler, hangi üniversiteler, hangi sivil toplum kuruluşlarının şuralara çağrıldıklarının bir ölçütü belirlenmiş değil.

Görüldüğü gibi şuranın doğal üyeleri arasında, eğitimin paydaşlarından kimse yok. Şuraların işleyişini sürükleyen, kararların alınmasında belirleyici olan bu doğal üyeler olsa gerek. Bakanlık Merkez Teşkilatı Birim Amirleri, doğal şura üyeleri.

20. Eğitim Şurası’na çağrılı olan Eğitim-Sen ve Eğitim-İş Sendikaları, şuraya katılmama kararı almış durumdalar.

Eğitim alanında örgütlü sendikaların, Türkiye Cumhuriyeti’nde 40 bin üzerinde köyün, 40 bin üzerinde köy muhtarının çağrılı üyeler arasında olamadıkları görülüyor.

Şurada Yargı erkinden, hukukçulardan, Barolardan temsilci yok. Bu durum alınan kararlarına yasalara uygunluğu yönünden değerlendirilmesinin yapılmak istenmediğini göstermekte.

Bu yapıdaki bir şuaradan geniş halk yığınlarının, öğrencilerin yararlarına kararlar çıkmayacağı açık.

Ülkeler yapay zeka öğrenimi, biz din eğitimi peşindeyiz. Geleceği, geleceğin Dünyası’nı bilim, teknoloji, yapay zeka belirleyecek, bunları ellerinde bulunduranlar yönetecek, bulundurmayanlar yönetilecekler.

--------------------------------------------------------

(1) Bildircin, Mustafa, Gizli gündemli ‘eğitim’ şûrası, Bir Gün Gazetesi, 01.12.2021

(2) MİLLİ EĞİTİM ŞURASI'NIN İŞLEVİ https://www.egitimreformugirisimi.org › 2010/01