Sabahları uyanmak için gözlerini açtığında aklına ilk gelen düşünce bazen banyoda klozette oturduğu zamana kadar, bazen kahvaltı sofrasında, bazen güneş batana kadar meşgul ederdi. Sabahları şarkı mırıldanarak da uyandığı olurdu. Tüm gün sözleri tekrar edip dolanırdı ortalıkta.

Bu sabah gözlerini açtığında, bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye kimse bilmez diye geçti zihninden kelimeler. Bulut geçti gözyaşları kaldı çimende diyordu dilindeki şarkı. Yatağın içinde doğrulup ayaklarını yere uzattı. Elleri karnına uzandı, bir boşluk hissetmişti doğrulurken, karnının yerinde olup olmadığına bakmak istedi. Yerinde görünüyordu. Gözleri ayak parmaklarına kaydı, severdi onları ayaklarını güzel bulurdu, onlar da yerindeydi. Aynanın karşısına geçip kendini tepeden tırnağa gözden geçirdi, burnunun üzerine düşen saçının lülesini daha rahat görebilmek için yüzünden üfleyerek kovaladı. Dün canı sıkılmış saçlarını kesmişti. Kısacık saçları gece uyurken daha da kıvrılmış tepesinde toplanmıştı. Uyandığında saçlarını sevmezdi, kendi haline bırakıldıklarında yerçekimine aldırmaz havalanırlardı. Parmaklarını hızla saçlarının arasına daldırıp onlara yerçekimini hatırlattı, aşağıya hadi aşağıya diye mırıldandı.

Aslında uykusu vardı, bedeninde asayiş berkemaldi, eksik bir yan yoktu uyuyabilirdi ama o şarkı susmuyordu. Gidip bilgisayarında dinlemedikçe de rahat etmeyecekti.

Masanın başına oturduğunda dün geceyi düşündü. Arkadaşının dediği gibi pofuduk koltukları olan kafeteryalarda oturmayı seviyordu. Yakışıklı garsonlarda hizmet ediyorsa beş altı saat sohbet edilecek mekan bulundu demekti. Aslında hep aynı yerlerde otururlardı. Dün gecede onlardan birinde geç saate kadar oturmuş önce ayrıldıkları sevgililerinin ne kadar ahmak olduklarını konuşmuş sonra etraflarından geçen adamların dedikodusunu yapmış güzel kadınlara hakkını vermiş sonra garsonlara takılmış, kendi aralarında filmlere yaraşır fantaziler üretip kahkahalarını salmışlardı geceye.

Üzgün uyanmıştı bu sabah, bir yoksunluk, boşluk vardı bir yerlerinde, gözle görülmeyen bir şeydi, arayınca bulunmuyordu. Şarkısını dinlerken gecenin neşesini düşündü, öncesinde anlattıklarını, boşluk o zaman yakalıyordu işte kadını.

Bana emin misin dedi düşünebiliyor musun, he bir de bombası, esrar yoksunluğu yaratacakmış ben de ondan ayrılmak, buna hazır mıymışım.

Oo, dedi arkadaşı yuh, siktirsin. Sen onun götünü iyice kaldırmışsın.

Evet dedi kadın, o zaman kesin karar verdim, her şey benim yüzümden.

Yani dedi siktir et. Şuna baksana, ben bundan istiyorum.

Vallahi iyiymiş dedi kadın, arkadaşının gösterdiği yana bakarak. Garsonu gösterdi başıyla sonra sesini daha da alçaltarak, hani geçen gün karşı restoranın tuvaletine gittim ya dedi, ona dedim ki bir gün beni ensemden tutup atacaklar bu tarafa doğru, başka cafenin müşterisisin sen diyecekler. Şöyle bir diklendi, çok zor, vallahi öyle bir şey yaparlarsa fena kavga çıkar. Kahkahaları sokağı çınlatırken kadın devam etti, ay ben onu yerim, o sırada elini havaya kaldırıp daireler çiziyordu, üzerine ketçap döker, krema sürer, yerim.