Günümüz toplumunun en büyük korku distopyalarından biri olan nükleer savaş, bugün egemen devletleri tarafından sık sık dile getiriliyor. Nükleer bomba olarak isimlendirilen artık füzelere yerleştirilip dünyanın her yerine ulaştırılabilen bu ölüm silahı, ilk bulunduğu dönem ile şuan ki hali arasında çok ciddi farklılıklar barındırıyor.

Nedir Nükleer Silah ve Tarihi;

Nükleer Fisyon ve Reaksiyonun bir arada kullanılmasıyla ortaya çıkan enerjinin bir bombaya dönüştürülmesi ile oluşan bomba. Bu fisyonun ağır atom çekirdeklerini parçalanması ile elde edilir. Bu bakımdan bu bombalar Uranyum ve Plütonyum olarak iki çeşittir. Fisyon bombaları Atom bombası olarak anılır, birde ikinci çeşit füzyon bombası olan ve bugüne dek hiç kullanılmayan Hidrojen bombası vardır.

Bu bombada Hidrojen atomunun çekirdeği birleşmeye zorlanır ve füzyon enerjisi bombaya dönüştürülür ve yıkım gücü atom bombasına göre daha fazladır.

Bu bombaların güç birimi kiloton ve megaton olarak adlandırılır. Bugüne kadar üretilen en güçlü nükleer bomba SSCB tarafından üretilen 100 megatonluk Çar Bombasıdır. 1961 yılında test edilen bomba test edilirken bile şiddetinden korkulduğu için 50 megaton olarak test edilmiştir. Bugün çok başlıklı füzeler sayesinde tek füzede 22 tane başlık taşıyan nükleer füzelerin oluşturulması bu silahları daha durdurulamaz kılıyor.

Kısa, orta ve uzun menzilli balistik füzelerde ve seyir füzelerinde kullanılabilen bu başlıklar gezgin veya yer altında gizili rampalardan fırlatılabiliyor. Bugün iki büyük nükleer güç olan Rusya ve ABD hem ellerinde bulunan çokça nükleer başlık ve gelişmiş füze sistemi ile bu yarışın ana unsurlarını oluşturuyor.

Teknik olarak 1900’lerde başlayan araştırmalar 1930’ların sonlarında atom enerjisinin silah olarak kullanılmasına yönelik bir yarışa döndü.

1940 yılında ABD, Klimorton’da deneylere başlamış ve Manhattan Projesi ile 1942’de Prof. Robert J. Oppenheimer öncülüğünde 3 yıl sonra ilk nükleer bombayı elde etmişti. 6 Ağustosta 1945’te ilk bomba Hiroşima’ya 3 gün sonra Nagazaki’ye atıldı.

İnsanlığın görüp görebileceği en tehlikeli silah Japonya’da büyük bir yıkıma sebep oldu. Nükleer silah yarışı 2. Dünya Savaşı sonrası SSCB ve ABD arasında rekabet nedeni ile üretimi çok hızlı şekilde çoğalsa da diğer ülkeler de bu yarıştan uzak kalmadı.

ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti direk nükleer füzelere ve bombalara sahip iken ayrıca NATO bileşeni bir çok ülkede nükleer füzeler bulunuyor. Bu ülkeler kendi nükleer silahları olmasa da ülkelerinde ki NATO üslerinde nükleer füze bulunduruyorlar. Bunlardan biri Türkiye.

1968 yılında ABD ve SSCB yayılan nükleer silahlanma yarışını durdurmak için Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma 1970 yılında yürürlüğe girdi ve 1995 yılında süresiz uzatıldı. Bu anlaşmadan Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KHDC) tek taraflı olarak sonradan çekildi.

Hindistan, Pakistan, İsrail ve Sudan bu anlaşmayı imzalamadı.

2021 yılında bu silahların yasaklanması için protokol imzalandı ancak nükleer silahları olan ülkeler bu protokole katılmadı.

Günümüze Etkisi;

Bugün şiddeti artarak devam eden artık devlet başkanları tarafından sıklıkla dile getirilen Nükleer savaş tehditlerini gelin inceleyelim.

Rusya Devlet Başkanı Putin 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya operasyon başlatacağını duyurduğu konuşmasında NATO’nun ve Batının Rusya’yı köşeye sıkıştırdığını ve etrafını sarmaya çalıştığını söylemiş ve Rusya’nın NATO’nun genişleme planlarına karşı Nükleer güç kullanmaktan çekinmeyeceğini belirtmişti.

SSCB dağıldıktan sonra Ukrayna’da yer alan nükleer silahlar Rusya’ya verilmiş ve Ukrayna ile Bükreş Protokolü( SSCB dağıldıktan sonra SSCB ait nükleer silahların Rusya’ya iadesini konu alan protokol) imzalamıştı. V. Zelenski’nin geçtiğimiz aylarda bu protokolden tek taraflı çekildiğini açıklaması örtülü nükleer tehditti.

Bu durum Rusya’nın nükleer gücünü tekrar dünyaya duyurmasına neden oldu. (24 Şubat 2022 Putin’in açıklaması) ABD’nin Doğu Avrupa’yı asker üsse çevirmesi ve Ukrayna’da ki savaşa silah ve maddi desteği Rusya-ABD ilişkilerini kopma noktasına getirdi.

Rusya bugün dünyanın en büyük nükleer gücü olduğunu söylemekte ve kendisini Batı’ya karşı giriştiği mücadeleyi bir yaşam mücadelesi olarak nitelendiriyor.

Batı ise Ukrayna’da ve Kafkasya’da Rusya’ya yeni çatışma alanları yaratmayı ve Rusya’yı uzun ve sonuçsuz savaşlar ile yıpratmayı hedefliyor ama bir gerçeğin artık daha iyi anlaşıldığı düşüncesindeyim dünya artık tek kutuplu bir yer değil.

Tüm NATO ve Batı ülkelerinin Rusya’yı yalnızlaştırma planları Rusya’yı uçuruma sürüklemiyor aksine Rusya’yı dünyanın politik gündemi içinde bir merkeze oturtuyor ve burada iki kutuplu dünyada savaş riski şiddetleniyor.

Batı bir yerleri silah deposuna çevirip oraları savaş alanına çeviriyor ve ardından nükleer savaş istemiyoruz söyleminim arkasına sığınıyor yeni dezenformasyon aracı olarak kullanılan Ukrayna savaşının yenileri farklı coğrafyalara da sirayet ediyor. Sermayenin savaş ihtiyacı bugün artık insanlığı bir felaketin yanı başına kadar itmiş durumda.

Olayın en vahim yanı ise bunun sadece Rusya’ya uzanan bir tehdit olmayı aşması. 17 Eylül’de Putin’in bir kez daha bu uyarıda bulunması bunun artık güncel siyasi bir dile oturmasına sebep oluyor. Liderler ve ülkeler nükleer güçlerini dış politikaların bir baskı olarak kullanıyor. Referandum sonrası Rusya’ya bağlanmayı kabul eden dört bölge için gelişecek her yeni durum bu savaş tehditlerini bir üst perdeden dile getirilmesine sebep olacak.

Artan Nükleer Tehditler;

Bu konu başlığında Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne değinmeden geçmeyeceğim. 2020 yılından bugüne ABD ve Güney Kore arasında 5 büyük askeri tatbikat yapıldı. ABD, Güney Kore’yi silahlandırması bir yana KHDC ye karşı Japonya ile geliştirilen bir çok eylem planına sahip. Henüz bir barış anlaşması bile imzalamamış KHDC ve G. Kore çatışmasında bu denli taraf olan ABD ve Japonya Kore halkını bir savaşa itiyor. Son 1 yıldır Kore yarım adasını da askeri üsler kurmayı planyan ABD hem Çin hem KHDC’i bu alanda sıkıştırmak istiyor. Asya-Pasifik’te Tayvan, G. Kore, Japonya, Avusturalya ve Yeni Zelanda üzerinden bir askeri birlik kurmak isteyen NATO gücünü bölgesel askeri ittifaklar ile güçlendirmek istiyor. Kendi burnu ucunda Tayvan üzerinde yeni tehditleri yaşayan Çin bunun için askeri müdahale dahil tüm meseleleri masaya yatırmış durumda.

 Son olarak yakın dönemde zenginleştirilmiş Uranyuma kavuşacak olan İran güncel durumda nükleer silahlara sahip olabilecek en yeni ülkelerden biri. İran çok hızlı geliştirdiği füze teknolojisi ile bugün nükleer bir güç olma yolunda çok ciddi mesafe kat etti. İsrail ve İran gerilimini yeni bir duruma sokacak bu durum Ortadoğu da yeni ve gerilimli bir dönemin kapılarını açacağa benziyor.