Bellek. Hafıza. Modern dünyada insan bilincinin günde, saatte  hatta belki de dakikada binlerce veri tarafından bombardıman altında kalması: ses, görüntü. Sadece bize ait olduğunu sandığımız şeyler, gerçekte kökeni bizde mi? Hislerimizin ne kadar bize ait? Anılarımız bizim mi sahiden? Düşüncelerimiz bir başkasının deneyimlediklerinin sonucu olmasın sakın? Uğruna seve seve zamanımızdan ve hatta hayatımızdan vazgeçtiğimiz ideolojiler... Bizi biz yapan şey nedir, ötekinden ayıran ya da ötekiyle birleştiren? Sınırlar o kadar belli mi ki? Yönetmenliğini Apichatpong Weerasethakul'un yaptığı 2021 yapımı Memoria filmi tuhaf bir yapıt, belki de ruhsal bir yolculuk. Sesine kulak vermeye çalışıyorum.

Modern yaşamın içinde bir botanikçi: Jessica (Tilda Swinton). Hastanede, hasta kız kardeşinin başında beklerken bir patlama sesi duyar. Denizin içindeki metal bir duvara çarpan beton kürenin çıkardığı bir ses. Jessica'nın tarif ettiği ses en azından bu. Jessica sesin peşine düşer. Bir süre sonra sesi sadece kendisinin işittiğini fark eder. Doğal olarak "Yoksa deliriyor muyum?" sorusu ortaya çıkar. Yine de kulak kesilir, bu sesi daha fazla duymak ister hatta ondan bir tür haz bile duymaya başlar.

memoria1

"Ben hiçbir şeyi unutmam."

Modern yaşamın dışında, taşrada, yerel haktan bir adamla karşılaşır. Gördüğü ve duyduğu hiçbir şeyi unutmayan, bu nedenle de herkesten kaçan ve teknolojiden kendini arındırmış bir tür bilge. Yakaladığı balıkları pullarından temizlemekle uğraşıyor.

"Rüyanda ne görürsün?"

"Ben hiç rüya görmem. Halkım da rüya görmez."

"Bana gösterir misin?"

"Şimdi mi?"

"Şimdi."

Rüya, uykudaki biri için yaşamla olan tek bağıdır. Rüyasız bir uyku bir tür ölüm demek olmalı, bu nedenle Jessica soruyor: "Ölmek nasıl bir şey?"

"İyiydi. Kendimi sadece bıraktım." Yanlış anlamayın, burada ölümü kutsamıyor.

 Modern insan diye tanımladığımız birey belki de kendi dışında olan her şeydir. Binlerce yıldır bilincimiz-hafızamız işitsel ve görsel uyarıcıların bombardımanı altında. Belki de bize ait olan hiçbir şey yok, sahip olduğumuz her şey (bellek, hisler, anılar, vs.) bizim dışımızdaki başkalarına ait.

memoria2

Yerel adam: "Ben harddisk gibiyim, sen ise anten."

Ve düğüm çözülür, en azından kısa bir süreliğine: Jessica'nın (modern insan) bebekliğiyle-çocukluğuyla ilgili anıları ve  duyduğu ses aslında bu yerel adama (ilkel insan) aittir. Çevremizdeki her obje ise aslında içinde bir hikâye gizler, yeter ki buna kulak verelim. Ses bunu söylüyor.