“Günümüzde her yerde algofobi, genel bir acı korkusu hâkim. Acı toleransı da hızla düşmekte. Algofobi sürekli-anesteziye yol açtı. Acı yaratacak her durumdan kaçınılıyor. Aşk acılarına bile şüpheyle bakılmaya başlanmıştır artık.” Sanırım Byung-Chul Han günümüzde her yerde derken Avrupa’yı ve bir de Amerika’yı kastetmiştir. Ortadoğu ve uzantıları olmadığı muhakkak. Demokrasilerini yerleştirememiş ve hukuk sistemlerini oturtamamış toplumlarda bunlardan bahsetmek imkânsızdır.  

Byung-Chul Han

Acı toleransı bizde de hızla düşmekte doğru ancak bunun nedeni aperatif olarak gün içinde alınan analjezikler ya da sürekli alınan anestezi değildir. En temel hakların bile elinden alındığı, çoğunluğunun refahını değil de azınlığın lüks ve gereksiz şatafat içinde yaşayıp milli ve dini duygularını baloncuklar dışında coşturamayan bir toplumda geriye kalan çoğunluğun ancak anestezisiz bıçak altına yattığı düşünülebilir. Bir ülkede toplumun çoğunluğu çok az bir azınlığa sırf uşak-köle olsun diye eğitiliyorsa ve yaşaması için zamanının çoğunu en temel ihtiyaçlarını (gıda-barınma) karşılamak zorunda bırakılıyorsa Byung-Chul Han’ın bahsettiği bir acıdan bahsedilemez. Aksine böyle toplumlarda acı çeke çeke artık bu acı hissedilmez ve duyulmaz hale gelmiştir. Ama analjezikler ya da anestezi sayesinde değildir bu durum, asla.           

Yara neresi ise insan hayatı boyunca bu yaradan bağımsız olarak yaşayamaz ve düşünemez. Örneğin LGBT’li biri iseniz yaşadığımız toplumda ağır yaralısınız (yanlış anlaşılmasın yaralı olarak doğmuşlardır demiyorum, toplum ve yaşadıkları ülkenin demokrasisi ve hukuk sistemi onları yaralamıştır) ve doğal olarak bu yaranızla kendiniz yüzleşmediğiniz ve bu yaranız iyileşmediği sürece yürürken de, otururken de, çayınızı ya da biranızı içerken de bu yaranız kafanızın içinde durmadan çığlık atacak, haykıracak ve size acı çektirecektir.

PALYATiF TOPLUM FOTO

Irk, renk, dil ve inanç kimliği için de bu böyledir.

Ama tabii yaranın derinliğine ve kapladığı alana göre hissedilen acı değişebilir.

Orta Doğu’da Kürt olmak başlı başına bir acı. İçinde yaşadığın ülkenin baskıcı yapısı mı dersin, bir türlü kurtulamadığın feodal köklerin mi dersin, sonu bitmez bir çile. Burada kadın olmak da başlı başına başka bir sorun. Gün geçmez kadınların öldürüldüğü bir ülkede analjezikle ya da anesteziyle acıları hafifletilmiş ya da hissedilmez bir eşiğe düşürüldüğünden bahsedilemez.

Türkiye’de yirmi yıla yakındır, Erdoğan’ın iktidarında laik kesimin düştüğü durum da benzerdir, atılan çığlıklar analjeziksiz ve anestezisiz bir acıya tekabül eder. Öyle ki ekonominin son dönemlerde düştüğü durum laik olmayan muhafazakâr kesimi bile analjeziksiz bir acıya sokmuştur artık, ancak bunların tek dertlerinin kötü giden ekonomi olması başlı başına ayrı bir sorundur ve diğer kesim için bu da acıdır.  

Aşk acılarına gelince, Byung-Chul Han kastettiği yerden çok uzaktayız. Zira bu yaralı toplumda yaşayanların çoğunluğu bilir, sırf acı çekmek için bile âşık olunur. Ancak bu toplumdaki acının en bariz tarafı artık çığlıkların ve haykırışların hiç duyulmaması ve başkalarınca hiç hissedilmemesi olabilir, bu da başka bir anestezisiz acıdır.

Kaynak: Byung-Chul Han, Palyatif Toplum, Çev: Haluk Barışcan, Metis yayınları