Boris, Rostovların yemek davetini iletmek için yukarıya, genç Piyer’in odasına çıkar. Piyer Graf Bezulov’un gayri meşru oğludur ve ölüm döşeğinde olan babası büyük bir servetin de sahibidir. Piyer yakında bu servetin tek sahibi olabilir ancak yine de etrafta bu servetten pay almaya çalışan birçok kişi daha vardır. Piyer en son gördüğünde Boris henüz on dört yaşındaydı, bu nedenle aniden odasına giren subay kıyafetleri içindeki bu gencin kim olduğunu çıkaramamaktadır. Sohbetleri esnasında yüzünü hatırlamak için zaman kazanmaya çalışır. Boris, dul annesinin ısrarı ve zoruyla ölüm döşeğindeki vaftiz babasının konağına bu büyük servetten küçük de olsa bir pay koparabilir mi düşüncesiyle getirilmiştir. Boris bu şekilde para peşinde koşmayı kendine saygısızlık olarak görür ve kendini aşağılanmış hisseder.

20220621_152644

Sohbet ilerledikçe Boris kendini tanıtır ve içinde bulunduğu ruhsal duruma daha fazla hâkim olamadığından şu itirafta bulunur: “Ancak yanlış anlaşılmadan kaçınmak için söyleyeyim, eğer beni ve annemi bu insanlar gibi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Biz çok yoksuluz ama ben, en azından kendi adıma söylüyorum: tam da bu yüzden, babanız zengin diye kendimi onun akrabası saymıyorum ve ben de annem de asla ondan bir şey rica etmeyeceğiz ve kabul etmeyeceğiz.”

Boris’in söyledikleri doğru değil, “Biz çok yoksuluz ama ben, en azından kendi adıma söylüyorum: tam da bu yüzden, babanız zengin diye kendimi onun akrabası saymıyorum…”un dışında.

Servetten pay almanın peşinde olunduğu bir yerde büyük resim herkesi birbirinin tıpatıp aynısı gibi gösterebilir. Yeni kuşakları da eski kuşakları da. Oysa yeni kuşaklar eski kuşakların vazgeçemediği gibi servet avcısı olmayabilirler, ömürlerinin daha baharında olan yeni kuşaklar paranın o parlak ışıltısıyla henüz kirlenmemişlerdir. İşte tam da bu yüzden, bu istenmeyen yola başkalarının (annesi) ısrarı ve zoruyla girmiş olan Boris daha işin başındayken henüz yeteri kadar alıştırma yapamamış sinir tellerine hâkim olamaz ve düştüğü bu nahoş durumdan kendi onurunu kurtarmak için çabalar. Çünkü eninde sonunda işin nereye varacağını o da tahmin edebiliyordur.

tolstoy10

Piyer’in durumu da az nahoş değildir. Tolstoy Boris’in bu basit itirafının devamında şöyle yazar: “Piyer uzun süre anlayamadı, ama anladığı zaman divandan fırladı, Boris’in kolunu alttan kendine has bir hızla ve becerisizlikle tuttu ve Boris’ten de çok kızararak, karışık bir utanç ve sıkıntı duygusuyla konuşmaya başladı: İşte bu tuhaf! Ben belki… ama kimin aklına gelirdi… Çok iyi biliyorum.”

Gayri resmi oğul Piyer, Petersburg’da adı bir taşkınlığa uğramış ve aileden her zaman uzak tutulmuş bir evlattır. Yaptığı son taşkınlıkta eklenince ölüm döşeğindeki baba artık onun yüzünü bile görmek istemiyordur. Kuzenlerin onun gibi hayırsız bir akrabayı ciddiye almadığı ve arkasından kahkahayla gülündüğü birisidir. İki gündür odasında volta atıp durduğu ama “Baban son bir kez seni görmek istiyor” cümlesini duyamayan yasak aşkın meyvesi bile sayılamayan bir evlattır.

Boris yanına gelmeden önce ordusunu başka diyarların üstüne süren hayali bir Napolyon’du. Hayali kılıcını sanki görünmeyen bir düşmanı tehdit ediyormuş gibi odasının duvarlarına ve perdelere doğru sallayıp duruyordu. “Korkutucu jestler yapıyor ve gözlüklerinin üzerinden sertçe bakıyor ve sonra yine, anlaşılmaz sözler söyleyerek, omuz silkerek ve kollarını açarak yürüyüşüne dönüyordu.” Piyer yemeğe geleceğini söz verdikten sonra, Boris’in elini sıkıca sıkar, gözlüklerinin ardından ona kibarca bakar. Boris’in gidişiyle odada uzun süre dolanır Piyer, artık görünmeyen düşmana kılıç sallamıyor, bu sevimli, akıllı ve karalı genç adamı hatırladıkça gülümsüyor. Çünkü tıpkı Boris gibi Piyer’de zorunluluktan dolayı buradaydı ve o da servet peşinde değildi.

Tolstoy, Savaş ve Barış, Çev: Sabri Gürses, Alfa Yayınları