Kurgusal olanla kurgusal olmayanın belirlenebilen bazı sınırları olsa da bunları birbirinden ne şekilde ayıracağımıza, aksine bunların sandığımızdan çok daha fazla iç içe olduğunu görürüz. Örneğin Antik Yunan'da Homeros'un sözleri Musaların ilham ettiği kabul edilse de uzun dönemlerce insanlar bunlara saf gerçeklik olarak baktılar. Homeros'un sözleri tartışmaya açık değildi, Antik Yunanlıların inancını-dinini oluşturuyordu. Bu durum ta ki Sokrates öncesi doğa filozoflarına kadar da sürdü, bu filozoflar ve sonrasında gelen Sofistler bu inancı-dini teorik olarak epeyce hırpalamış olsalar da pratikte Delphi tapınağı yine de önemini korudu. Platon'un ve sonrasında gelen birçok filozofun yapıtlarında bolca "Zeus adına!" sözüne rastlamamız bu yüzden tesadüf değil. Yine de bugün yeryüzünde inanarak "Zeus adına!" diye yakaran birine rastlamamız mümkün değil. Oysa günümüzde benim gibi birçoğuna hâlâ nefes alan ve toplulukları peşinden sürükleyen birçok Tanrı'dan daha gerçekçi görünür.
Başka yazınsal türlerde de bu böyledir. Örneğin günlükleri yayımlanmış birçok yazar bugün çıkıp "O günlüklerin hepsini uydurdum" dese, her fırsatta söyleşilerde ve arkadaşlık sohbetlerinde gerçeklik diye ballandıra ballandıra anlattığımız bu yazarların anıları kurgusal olanın acımasız yanıyla bir anda sarsılıp yıkılmaz mı?
"12 Mart. Bugün canım çok sıkıldı, dışarı çıkıp nefes almak istedim. Parkta boş bir bank bulup oturdum. Ağaçların dallarında cıvıldaşan kuşları seyrettim. Sonra şiddetli bir bahar yağmuruna yakalandım. Hayatımın aşkına bugün rastladım, şemsiyesinin altına girmem için bana da yer açtı."
Okur'un zihninde kurgu en saf gerçeklik gibi görünse de 12 Mart hiç yaşanmamış olabilir. Ne kuşlar cıvıldaşmıştır o gün, ne yağmur yağmıştır ne de hayatının aşkına rastlamıştır. Yine de zihnimiz bize oyunlar oynamak isteyebilir; hiç yaşanmamışı yaşanmış gibi bize gösterebilir, kurguyu ihtiyacımız olan gerçekliğe dönüştürüp bizi kandırabilir.
Platon, Sokrates'in son saatlerini Phaidon adlı yapıtında ele alır. Sokrates'in bu saatlerine tanıklık etmiş biri ile bu anların nasıl geçtiğini merak eden başka biri arasındaki diyaloglar ve yanıt: "Platon ise sanırım hastaydı." Tanık, Platon'un neden çok değer verdiği hocasının son saatlerinde yanında bulunmadığını bu cümleyle izah etmeye çalışır. Phadion yapıtını yazan Platon'dur, soru: "Platon ise sanırım hastaydı." sözünü tanığın ağzından gerçekte çıktı mı yoksa Platon mu bunu uydurdu?
Sokrates'i döneminin başka kaynaklarından da okumasaydık tamamen Platon'un kurguladığı bir kişilik olduğunu iddia edebilirdik, yine de bunu iddia edersek birçok destekçi bulacağımıza hiç kuşku yok. Tıpkı Sokrates'in gerçekte yaşamış bir kişilik olduğunu kabul etsek de Platon'un elimize ulaşabilmiş yapıtlarında Sokrates'in ağzından dökülenlerin ne kadarının Sokrates'e ve ne kadarının Platon'a ait olduğunu asla kestiremeyeceğimiz gibi.
Yine de düşünmeden duramıyorum, kurgunun romanla zirve yaptığı bir çağda Platon yaşamış olsaydı, Sokrates'in bir kurgu olmadığına kimseyi inandırabilir miydi?
Kaynak: Platon, Phaidon, Çev: Furkan Akderin, Say Yayınları